Kısmetse olur mu? Olmaz… Bana sorarsanız bu programdan en son çıkacak şey kısmet, keza rezillik çıkabilir, kavga çıkabilir, sorun çıkabilir ama mürüvvet biraz zor.

YARIŞMACILAR CAST MI?

Yarışmacıların cast olduğu defalarca yazıldı çizildi, hatta yarışma öncesinde tanıştıklarına dair fotoğraflar sosyal medyada fenomen oldu. Öyle ki program hakkındaki bilinmeyenlerin, kamera arkasının paylaşıldığı hesaplar binlerce takipçiye ulaştı.

Her gün bağırışların duyulduğu programın aktörlerinin birer cast ajansına bağlı olduğu sosyal medyada hızla yayılan videolarla ortaya çıktı. Örneğin, Daniela Zengin Kız Fakir Oğlan dizisinde rol alırken Tankut yemek yarışmasında, Melis ise bilgi yarışmalarında boy göstermiş. Serhan İste Benim Stilim’de tarz yarıştırırken Emre’nin defilelerde çekilen fotoğralarıyla mankenliği tescillendi. Ancak ilginçtir hiçbirinin meslek alanında oyuncu veya model yazmıyor… Hepsi fitness veya pilates eğitmeni. Ne yalan söyleyeyim bu kadar spor hocasını spor salonunda bile bir arada görmedim. Yarışmacılar cast olabilir veya tanınmak için her yolu deneyen bu arkadaşlar kendileri programa başvurmuş da olabilirler fark etmez, yalnız anlaşılan hepsinin amacı bir: ünlü olmak…

VALLAHİ ÖPTÜRMEM, ÖLÜRSÜN AŞKINDAN….

“Tüm Türkiye’nin görücü olduğu” yarışmacılar günde 12 saati kameralar önünde geçriyor ve dışarıda görüşmeleri yasak. Program kurgu mu bence evet, zira yazılı bir senaryo oynanmasa bile onlarca kamerayla dolu bir evdeler. Zaten buradaki “gerçeklik” dışardakilerin gözünün gördüğü bilinerek ve görmesi istenerek yapılanlar oluyor, yani şov. Özetle Kısmetse Olur kadın erkek ilişkilerini irdeleyen, kadınlık ve erkeklik üzerine muhafazakar mesajlar pompalayan bir şovdur.

Neresi muhafazakar, insanlar flört ediyor derseniz,

  • Cinsellik sıfır, el ele tutuşmaktan fazlası yasak
  • Aileler ilk andan itibaren ilişkinin ve programın içinde
  • Eşcinsellik göndermesi bile yok heteroseksüel sınırlar içinde bir ilişki tanımlaması var
  • Erkek kadının giyimine, bedenine karışıyor ve bu normalleştiriliyor
  • Eleştiri ve yorumlar sık sık “gelin”, “damat”, “kadın dediğin” ve “erkek dediğin” kalıpları içeriyor.
  • “Türk aile yapısı” ise her olayın turnusolu
  • Herkes biribirini tanıma hakkına sahip ne de olsa “el ele tutuşmaktan öteye girmiyorlar”

AŞK KAÇ BEDEN GİYER? KAÇ GÜN SÜRER?

Evin kavgaları meşhur. Melis sinir krizleri, Mehtap entrikaları ile bize bir dizi kadar olay ve drama vadediyor. Maço erkekler tespih yarıştırırken, kadınların güç savaşı ise her gün ayrı bir kavganın fitilini ateşliyor…

Aşkın su buharı olduğu programda, 3 yıl olarak bilinen aşkın ömrü günler hatta saatlerle ölçülüyor. Ancak dikkatinizi çekerim “format böyle” yani özel ilişkilerini kamulaştıran, aleni olarak yaşayan yarışmacılar, birbirini tanıma hakkına sahip zira satır aralarında vurgulandığı üzere el ele tutuşmaktan öteye gitmiyorlar. Burada da başka sorular doğuyor, ilişki tanımlanırken duygusal paylaşım nereye konuyor? Duygusal paylaşımlar da cinsel birliktelikler kadar kişiyi birbirine bağlamaz mı?

Hayretle izlediğim program izleyiciye “adamlık dersi” vermeyi misyon edinenlerden “ideal gelin”i oynayana kadar pekçok farklı yarışmacıyı bünyesinde bulunduruyor. İnanır mısınız gerçekten de sırayla hepsi birbirini tanıyor, nasıl demişti Semra kaynana “daldan dala, hooppp aşıkım” aynen böyle neyse ki sevişmiyorlar sayın izleyici. Aşkın meşruiyeti “sözde masumiyetinde” gizli…

“KADINLAR EVİ PİS, ERKEKLER TEMİZ” NEDEN?

Kadınlık ve erkeklik deyince program içinde kadına ve erkeğe dair bilinen yargılar da temellendiriliyor. Kadınlar temizlik konusunda eleştirilirken erkeklerin sahiplenici olup olmaması günün tartışma konusu olabiliyor.

Yarışmacılar da rolleri içselleştirmiş durumda, gelin adaylarından Deniela damatların aileleri eve ziyarete geldiğinde sürekli eline temizlik eldivenlerini takıp temizlik yapıyor, hizmette kusur etmeyerek “örnek gelin” olduğunun altını çizmeye çalışıyor. Diğer yarışmacılar ise bunun bilinçli bir hamle olduğunu aralarında konuşuyorlar ancak bir kişi bile “kadın temizlikçi mi kardeşim, beni ev işiyle mi sınıyorsunuz” demiyor. Onlara göre Daniela “uyanık” ve “göze girmeye çalışıyor”.

Bunun yanında kadınlar evinin pisliği, erkekler evinin temizliği dillere destan. Konuya ben de bir parantez açmak istiyorum… Her genellemenin istisna taşıdığını da eklemekte fayda var… Genelde annelerinin neredeyse çorabını giydirdiği yurdumuzun erkekleri için temiz bir ortam o anne nedeniyle yaşam tarzı olurken kadınlar için çocukluktan bu yana görev addedilendir. “Kalk kız soğan doğra” özetli fenomen videomuzu hatırlatırım, görev istenmeyendir ve yaşam tarzını değil yaşamsal gerekleri oluşturur. Hal böyleyken erkeklerin titizliğine şaşılmaz, onlar yaşam kalitelerinde standardı yakalamak için temizliği yapabilirler, hatta hobi bile olabilir onlar için. Ancak kadınlar için baskılarla öğretlen bu tip eylemler görev ve sorumluluktur. Kısmetse Olur evlerinde de gördüğümüz üzere… Ancak hatırlatmalı bu bir titizlik meselesi değil, bana kalırsa toplumsal rollerin getirdiği sonuç. Titizlik cinsiyete indirgenemez ancak temizlik görevi bir cinse atfedildiğinde yargılaması da görev dağılımı kadar adaletsiz olur.

Feminist bir derneğin kadınlara çağrısını hatırlatayım, “Bırakın ev pis kalsın…” Önce kafanızı açın efendiler… Temizlik ve gelinlikle sınanan kadınlık, tesbihle kıskançlıkla gösterilen erkeklik TV’ye değil mümkünse yerin dibine girsin… Kıssadan hisse böyle flört olmaz, göz önünde özel olmaz, şov olur… Bu evden her şey çıkar, şov çıkar, olay çıkar da kısmet çıkmaz. Benden söylemesi…

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldum. atv haber merkezi’nde ve Radyo Marmara’da yaptığım stajlarla deneyim kazandım. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nda “Eleştirel haber okuryazarlığı” eğitimi, İstanbul Film Akademi’de Filmlerle Psikoloji Sinematerapi Atölyesi ve Gümüşlük Akademi’de Ümit Ünal’la Senaryo Bakışı atölyelerine katıldım. One Dergi’de başlayan yazın kariyerime Televizyon Gazetesi.com’da ve Dipnot.tv’de muhabir, yazar ve editör olarak devam ettim. 2008 yılından bu yana televizyon üzerine yazılar yazıyor ve röportajlar gerçekleştiriyorum. Süre zarfında 2. ve 3. Antalya Televizyon Ödülleri’nde “önjüri üyesi” sıfatıyla görev üstlendim. 4 yıl boyunca Dipnot Tablet Dergi’de okurla buluştum, şimdilerde Cine Dergi’de yazı ve röportajlarımla yer almaya devam ediyorum. Kariyerimin bir diğer ayağı olan e-ticaret alanında sektörün lider şirketlerinden birinde 3 seneyi aşkın süre Editör ve Pazarlama İletişim Uzmanı olarak çalıştım. 2016 yılında atv ekranlarına gelen Kaçın Kurası adlı dizinin senaryo ekibinde yer aldım, dizi ve film senaryoları yazmaya devam ediyorum. Gizem Kaboğlu yazıları www.gizemkaboglu.com adresinde arşivlenmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.