Yönetmenliğini Nick Robertson’ın üstlendiği Avustralya yapımı The Pack, 13 Kasım’da gösterime giriyor. Wilson ailesinin yaşadığı, herhangi bir yerleşim birimine bir hayli uzak mesafedeki çiftlik evi, vahşi bir köpek sürüsü tarafından saldırıya uğrar. Wilsonlar canlarını kurtarabilmek için ölümüne bir mücadeleye girer. Korku Sineması’nın hayvan saldırısı (animal attack) alt türüne dahil edilebilecek film, bir yönüyle de ev istilası (home invasion) filmlerinin şablonundan faydalanmış gibi görünüyor.

Günlük hayatta karşılaştığımız ya da hiçbir zaman karşılaşmayacağımız, normal şartlar altında zararsız addedilen hayvanların, kimi zaman insan kaynaklı sebeplerle, kimi zamansa sebepsiz yere insanlara saldırmasını konu edinen hayvan saldırısı filmlerinin radarına bugüne kadar pek çok değişik türde hayvan girdi. Korku Sineması’nın bu nadide alt türüne şöyle genel olarak baktığımızda; timsah, köpekbalığı, maymun ve yılan gibi hayvan türleri hakkında yapılan filmlerin fazlalığı göze çarpar. Köpekler hakkındaysa pek fazla örnek yoktur ama aralarında Cujo gibi unutulmaz olanları da es geçmemek gerek.

 

İnsanoğlunun en iyi dostu olarak bilinen köpeklerin, insanları tehdit eden baş düşman olarak yer aldığı filmleri hatırlamaya ne dersiniz.

 

Not: Filmler yapım yıllarına göre sıraya dizilmiştir.

 

Dogs (1976)

 

California’nın sessiz sakin üniversite kasabalarından birindeki evcil köpekler, vahşileşip insanlara saldırmaya başlar. Üniversitedeki rakip öğretim görevlilerinden Harlan ve Michael, saldırı sayısının artmasıyla beraber köpeklerin neden etkilendiğini bulmak için işbirliği yapar.

 

Daha çok televizyona yaptığı işlerle tanınan Burt Brinckerhoff’un iki sinema filminden biri olan Dogs, kötü film severlerin favorilerinden biridir. Yapımcılar Cats isimli bir devam filmine de niyetlenmişlerdi ama Dogs gişede çuvallayınca, neyse ki bu proje rafa kalktı.

 

The Pack (1977)

 

Seal Adası’nı ziyarete gelenlerin arkalarında bıraktığı evcil köpekler, yemek bulamayıp aç kalınca örgütlenip bir çete oluşturur ve adada yaşayan insanlara saldırmaya başlar.

 

Basit ama etkili bir anlatıya sahip olan The Pack, özel efekt gerektiren sahnelerde bir parça eskimiş bir görüntü çizse de türün hayranları tarafından el üstünde tutulmaya devam ediyor.

 

Devil Dog: The Hound of Hell (1978)

 

Barry ailesi, köpekleri öldükten sonra yeni bir köpek yavrusu alır. Köpek ile ilgili bilmedikleri bir şey vardır; şeytana tapan bir tarikatın yaptığı bir ayinle şeytan tarafından ele geçirilen köpek, yeni efendisine hizmet etmektedir.

 

Curtis Harrington’ın yönettiği Devil Dog, ucuz bir televizyon filmi ama uçuk kaçık konusuyla B filmlere taş çıkartan gariplikte sahnelere ev sahipliği yapıyor. Şeytan tarafından ele geçirildikten sonra hipnotize etme gücüne kavuşan köpek, insanlara intihar etmek dahil istemedikleri birçok şey yaptırabiliyor.

 

Dracula’s Dog (1978)

 

Bir grup Rus askeri, gerçekleştirdikleri patlama ile bir yeraltı mezarlığını açığa çıkarır. Tabutlardan birindeki cesede saplı tahta kazığı çıkartan meraklı bir asker, yanlışlıkla vampir köpek Zoltan’ın yeniden dirilmesine neden olur.

 

Zoltan, Hound of Dracula ismiyle de bilinen film hakkında sanırım fazla bir şey söylemeye gerek yok. Etrafındaki insanlar ve hayvanlar ile telepati ile haberleşen vampir bir köpek kendi içinde yeterince gariplik barındırıyor zaten.

 

White Dog (1982)

 

Genç oyuncu Julie, arabasıyla beyaz renkte bir köpeğe çarpar. Yaralı köpeği veterinere götürüp tedavi ettirir ve sahibini aramaya başlar. Kimseyi bulamayınca kendi beslemeye karar verir. Ancak yeni arkadaşı hakkında bilmediği önemli bir ayrıntı vardır; beyaz köpek, muhtemelen ırkçı eski sahibi tarafından siyahilere saldırıp öldürmek üzere eğitilmiştir.

 

B filmlerin usta yönetmeni Samuel Fuller yönetimindeki White Dog, ırkçılığın tedavi edilebilir bir hastalık mı, yoksa sonradan öğrenilen bir davranış biçimi mi olduğunu sorguluyor.

 

Cujo (1983)

 

Stephen King’in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan Cujo’yu, Lewis Teague yönetti. Bir yarasa tarafından burnu ısırılan Cujo isimli sevimli St. Bernard, kuduz olur ve önüne gelene saldırmaya başlar. Köpeğin bulunduğu tamirhaneye gelen Donna ve küçük oğlu Tad de Cujo’nun saldırısına uğrar. Can havliyle arabalarına sığınan ana oğul, arıza nedeniyle çalıştıramadıkları arabanın içine hapsolur.

 

King’in sinema uyarlamaları içerisinde üst sıralarda yer almayı hak eden Cujo, köpek saldırısı filmlerinin de en iyilerinden biri, belki de en iyisidir.

 

Dogs of Hell (1983)

 

Ordu tarafından insanları öldürmek üzere eğitilen Rottweilerları taşıyan kamyon bir trafik kazası sonucu devrilir ve vahşi köpekler serbest kalır. Yakınlardaki bir kasabaya doğru ilerleyen eğitimli köpekler, önlerine çıkan herkesi öldürmektedir.

 

Worth Keeter’ın yönettiği, Earl Owensby’nin yapımcılığını üstlenip başrolde oynadığı Dogs of Hell, ucuz ama eğlenceli bir B film. Zamanında 3 boyutlu olarak gösterildiğini de belirtmek lazım.

 

Man’s Best Friend (1993)

 

EMAX isimli genetik araştırma merkezi, köpekler üzerinde deneyler yapmaktadır. Araştırma merkezinde görevli Judy, televizyona haber programları yapan Lori’yi arar ve hayvanlara zalimce zarar verildiğini söyler. Merkeze gelen Lori, Judy’yi bulamaz ama gizlice laboratuvara girmeyi başarır ve henüz üzerinde deney yapılmadığını düşündüğü Max isimli köpeği serbest bırakır.

 

John Lafia’nın yazıp yönettiği Man’s Best Friend, insanoğlunun yaptığı deneylerle bir ölüm makinasına dönüştürmeye çalıştırdığı köpekleri merkezine alırken, çılgın bilim insanı filmlerinin şablonundan da yararlanıyor.

 

The Breed (2006)

 

Beş üniversite öğrencisi, üzerinde kimsenin yaşamadığı bir adadaki kulübeye tatile gider. Başlarda çok güzel eğlenen gençler, adada yaşayan vahşileşmiş köpeklerin saldırısına uğrayınca canlarının derdine düşer.

 

Genelde yönetmen yardımcılığı ve kameramanlık yapan Nicholas Mastandrea’nın rahmetli Wes Craven’ın el vermesiyle yönettiği ilk (ve tek) film olan The Breed, ne seyircilere ne de eleştirmenlere yaranmayı başaramadı. Klişelere boğulmuş zayıf senaryosuyla vasatın çok altında kalan bir tür denemesi olarak unutulmaya mahkûm.

 

Wilderness (2006)

 

İngiltere’deki ıslahevlerinden birindeki mahkûm çocuklardan biri intihar eder. İntihardan sorumlu tutulan bir grup genç, ceza olarak, daha katı bir eğitim alacakları bir adaya gönderilir. Bir süre sonra adada yalnız olmadıklarını anlayan gençler, vahşi köpeklerin saldırısına uğrar.

 

Sevdiğim İngiliz yönetmenlerden biri olan Michael J. Bassett’tan alt türe harika bir katkı. Eğlenceli bir B filmde ne arıyorsanız hepsini bu filmde bulabilirsiniz.

 

Murat Kızılca

 

 

 

 

1971 Beylerbeyi, İstanbul doğumlu. 2008 yılında Öteki Sinema ekibine katıldı. 2012-2013 yılları arasında Popüler Sinema için vizyon filmleri yazdı. Kasım 2013’ten itibaren aylık online sinema dergisi CineDergi için Bilinmeyen isimli köşeyi hazırlıyor. Kasım 2014’ten beri aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. Halen yazmaya devam ettiği Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.