Toplumların kendi dertlerini anlatacak, yüzleştirecek hikaye anlatıcılara ihtiyacı vardır. Sinemacılar çağımızın en önemli hikaye anlatıcılarıdır. Yüzlerce kişiyi karanlık bir salona sokup hayaller kurduran sinema, kim ne derse desin, toplumcu bir sanattır, değilse de öyle olmalıdır çünkü başka hiçbir sanat formu, sıradan bir insanı alıp bir sanatsevere dönüştürebilme, en azından farkındalık yaratabilme meselesinde bu kadar etkili değildir.

O yüzden bir toplumun sinemacıları onların dertlerini, meselelerini dert edinmediğinde sıkışma başlar. Halkın acısını dindirmek için ağıt yakmak gibidir bazen film yapmak ama seyirciye sırtını döndüğü için seyircisiz kalmış, festival ödüllerine tav olmuş, bakanlık fonlarına muhtaç yeni ve “çok gerçekçi” Türk/iye sinemasında sadece kimlik meselesi gibi algılanır yaşayanların dertleri…

Yavuz Özkan, Maden filmini 1978 yılında çekti. Bundan tam 36 yıl önce… O film gösterildiğinde sadece 5 yaşındaydım, sinemada izlemedim, izlesem hiçbir şey anlayamazdım. Saçımın kırlaştığı 41 yaşına gelmek üzereyken dün gece Soma’lı kömür madencisi kardeşlerimiz için bir kez daha izledim ve fark ettim ki; aradan 36 koca yıl geçmesine rağmen maden işçisinin derdi hala orada Yavuz Özkan’ın işaretlediği haliyle duruyor.

Şimdi soruyorum; Ne oldu da sonradan bize bunları tekrar ve tekrar göstermediniz? Sonrasında, madeni fon yapan Yük (Erden Kral), ya da Cumhuriyete çakmak için kullanan Kelebeğin Rüyası (Yılmaz Erdoğan) gibi hiç sayılabilecek kadar örneğimiz var. Ne oldu da vazgeçtiniz? Sigara içerken uzaklara dalan adamların/kadınların benlik hikayelerini dert ettiniz? Ne oldu da madende, tersanede, şantiyede ölen işçinin, kafası copla ezilen, gözü gaz kapsülüyle çıkarılan öğrencinin yaşadığı zulüm sinemaya konu olamadı.

Bütün damarlarımıza bir enjektör sokmuşlar, varsa yoksa küfürlü komediler, 400.000’lik ödül peşinde 10 planlı sanat filmleri…TV desen hepten beter! Feodaliteyi 8 yaşındaki çocuk üzerinden pazarlama halleri… Sen çok yaşa Küçük Ağa’m, büyü de hepten ağa ol başımıza…

O yüzden bu ülkenin sinemacılarından bir ricam olacak, özellikle de “bağımsız” olduğunu iddia edenlerden… Nuri Bilge Ceylan’a olduğunuz kadar Onur Ünlü sinemasına da hayran olun, bir bakın bakalım, neler yapıyor, neden yapıyor? diye… Bir Zamanlar Anadolu’da ya özendiğiniz kadar İtirazım Var’ a özenin. “Ödül kazandıran” film üretimini bu kadar formülize etmeyin. Filmlerinizin içinde biraz da bugünü yaşayan insanlar olsun. Bırakın artık şu “12 Eylül bize neler yaptı da, biz ne hale geldik” pesimistliğini, şehirli insanın düştüğü kasaba sıkıntısının suyunu çıkarmayı… Soma’yı çekin, Gezi’yi çekin. 70 film çektiğiniz senede bir-iki film olsun, bunları da çekin!

Demem o ki; işçiler ölüyor, öğrenciler dövülüyor, beyaz yakalılar kovuluyor. Bankalar inek gibi sağıyor hepimizi, karısına-çocuğuna mektup bırakıp kafasına sıkıyor insanlar, daha da fenası onları da yanında götürüyor. Derdimizi anlatan yok, hepten deliriyoruz. Bağımsız sinemacı dediğinin filminde Recep İvedik’in 10 dakikasındaki kadar eleştiri yok aslında… Kadim sinema yazarlarının beğenisi, bakanlık fonları, festival kokteylleri… Bu mu önemli olan? Ve sen, sinema yazan arkadaşım, vizyonda izlediğin filmi eleştirip geçmek mi ülkenin sinemasıyla tek hesabın?

Memleketin derdini film yapıp çığıracaklara ihtiyacımız var. Sizde o yürek var mı? Yoksa “emek” sadece sinemanın ismi mi?

Not: Bu yazıyı Soma’da yaşanan faciadan sonra yazmıştım ancak yeni bir maden cinayetinden sonra sinema yapan/yazan herkesin tekrar dikkatine sunmak istedim. Madencinin hikayesini anlatmamız gerek…

Murat Tolga Şen / murattolga@gmail.com

2005 yılında "Öteki Sinema" sitesini açtı. Rahmetli sinema yazarı Metin Demirhan ve Ali Murat Güven’in verdiği güçlü destekle başlayan bu kişisel macera şimdilerde Türk sinema bloglarının amiral gemisi haline geldi. Murat Tolga Şen, Sinema yazarlığı ve blogculuğuna önem vermeye devam ederek katıldığı platformlarda sinemanın farklı taraflarını konuşmaya devam etti. Blogculuktan profesyonel sinema yazarlığına geçişi ise 2010 başlarında sinema sitesi Beyazperde kadrosuna katılmasıyla oldu. Ayrıca online sinema dergisi Cinedergi, Fotografya, Gölge, Yeni Harman, Modern Zamanlar, Film Arası gibi yayınlara da katkı sağlıyor. 2012 Ocak ayından bu yana Medyaradar sitesinin sinema ve televizyon yazıları da yine Murat Tolga Şen’in kaleminden çıkma.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.