Canım Ailem dizisinin naif Seyhan’ı, Karadayı’da dişli bir hanım ağa olan Belgin olarak arz-ı endam etti ekranlara. Başarılı oyuncu Funda Eryiğit oyunculuğuna ve rolüne ilişkin sorumlarımızı sizler için cevapladı.

 İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü ve İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro bölümünü bitirdiniz. Oyunculuk okuma kararınızda ne belirleyici oldu? Sonrasında süreç nasıl gelişti? Bize oyunculuk serüveninizden bahseder misiniz?

 İlk kez lisede bulaşmıştım bu işlere zaten. Siyasal ’da okurken de çocuk tiyatrosunda oynuyordum, para kazanmak için animasyon, palyaçoluk gibi işler de yapıyordum. Aslında 2. sınıfı bitirdiğimde okulu bırakıp konservatuara girmek istemiştim ama hem arkadaşlarım, hem ailem ‘bitir, ondan sonra istediğini yaparsın’ telkinlerinde bulundu. Ben de dinledim onları. İyi ki de siyasalı bitirip girmişim konservatuara. Sonrası kendiliğinden gelişti zaten.

Oyunculuk kariyeriniz boyunca tiyatro, sinema ve dizi oyunculuğu tecrübeniz oldu. Bir rolü kabul etme kriteriniz nedir?

 Önce senaryo ve rolü merak etmem. Merak ettiğimde heyecan duyuyorum. Beni heveslendiren şey de bu oluyor. Hikâyenin ve karakterin derdi önemli. Sonra kimlerle oynayacağım, kim yönetiyor, yapımcı kim… gibi sorular geliyor. Televizyon da böyle rollere daha az rastlıyorum tabi, o zaman sonra gelen sorular daha önemli olabiliyor.

 Türkiye’deki dizi enflasyonu ve oyuncular hakkında ne söylemek istersiniz? Başarının yolu nerden geçiyor sizce?

Televizyonda başarının kriteri tabi ki izlenme oranı. O da benim pek anlayabildiğim bir konu değil. Bazen iyi bulduğum işler birkaç bölümde yayından kalkabiliyor. Ama asıl problem çok fazla dizi olması değil; kalitesi. Bu enflasyonun sebebi, ne kadar emek verilirse verilsin, çok kolay harcanabilecek işler yapılıyor olması. Çünkü yerine konabilecek ve denenebilecek başka diziler var. Hemen bir başkasıyla ikame ediliyor yani. Esas olan, kanalın hızla para kazanması maalesef ve acımasız bir yarış ve tüketim çılgınlığı içinde üretim yapmaya çalışıyoruz. Böyle bir ortamda başarı muğlak bir şey oluyor. Çalışma koşulları ortadayken; iyi, sürükleyici bir dizi yapmak zaten zor. Bir de işin içine sistemsizliğe bağlı bir sistem girince gerçekten neye başarılı diyeceğiz, şaşırıyor insan.

 

 

Özellikle genç izleyicilerle, genç bir oyuncu olarak parasosyal ilişki/etkileşim kaçınılmaz. İzleyici ile ilişkileriniz nasıl?

 

Fena değil. İzleyiciyle fazla iletişim kurmayı seven bir oyuncu değilim. Çok açık etmek istemiyorum kendimi, kendime göre sınırlı bir alanda duruyorum yani. Bir iş yaptığım zaman dışarıdaki ve internet ortamındaki tepkileri ciddiye alıyorum. Ama bu ilişkinin ortaya koyduğumuz işle sınırlı olması bana daha yararlı geliyor. Fazla içli dışlı olmaya gerek yok. Genç izleyicilerle durum daha başka oluyor tabi. Çok sık olmasa da bazen fikir alışverişine girme, düşüncelerimizi paylaşma ihtimali daha yüksek oluyor. O zaman oyuncu-izleyici ilişkisinden öteye geçilebiliyor.

 

 

Sizin çok etkilendiğiniz, büyüsüne kapıldığınız film ve/veya birlikte çalışmak istediğiniz oyuncu, yönetmen var mı?

Çok var ama Ashgar Farhadi ve Nuri Bilge Ceylan özellikle oyuncuyla nasıl çalıştıklarını, anlattıkları hikâyeyle nasıl ilişki kurduklarını çok merak ettiğim yönetmenler. Haklarında okuduklarım ve duyduklarım kadarıyla fikir sahibiyim bu merakımla ilgili ama deneyimlemek isterim. Oyuncu da çok fazla var, şimdi birini söylesem diğeri eksik kalır. Ama ilk aklıma geleni söyleyeyim: Settar Tanrıöğen.

 

Türkiye sizi Canım Ailem dizisindeki Seyhan karakteriyle tanıdı. Bu rol sizin kariyerinizde nerede duruyor?

 

Televizyonda oynadığım ilk rol olarak duruyor. J Aynı ekiple yeniden çekmeyi isterdim.

 

 

 

Türkiye’de gündelik yaşamda kadın olmak zorken siz Karadayı’da mafya dünyasında hanım ağa olan Belgin’le döndünüz ekrana ve dizi gibi Belgin karakteri de çok konuşulur oldu. Bize rolü kabul etme sürecinden ve Belgin karakterinden bahseder misiniz?

 

Çok hızlı oldu aslına bakarsanız. Anlaştıktan bir-iki gün sonra sette buldum kendimi. O yüzden role hazırlık sürecim diziyle birlikte ilerliyor ve git gide daha çok alışıyorum. Çok renkli bir karakter öncelikle. Yetimhanede yakın arkadaşı Murat’la birlikte büyümüş. Erkek dünyasında ayakta kalabilmek için birçok rol bulmuş kendine ve hepsini iyi oynuyor. Gerçek yüzünü görmek zor. Saklanmayı da iyi beceriyor, kandırmayı da… Giderek daha çok seviyorum, oynaması çok keyifli bir karakter.

 

 

Peki, Funda Eryiğit nasıl Belgin oldu? Role hazırlanma sürecinizi ve karakterin size kattığı deneyimleri paylaşır mısınız bizimle.

 

Bahsettiğim gibi, role hazırlık sürecim olmadı maalesef. Oynadıkça ısınıyorum. Giderek de derdini daha iyi anlamaya başlıyorum. Belgin kendini kurtarmak için çok fazla şey yapabilir, sınırları çok geniş. Ve en önemlisi bunda çok haklı. Geçmişinde başına gelmiş olabilecekleri hayal ediyorum bazen ve hayata, erkeklere karşı bu kadar hırslanmış olması normalleşebiliyor gözümde. Kullandığı maskeler hep düşmemek için. Bunu kavrayabilmek benim için başlı başına bir deneyim zaten. Hem oyunculuk adına, hem kendi adıma.

 

Rolünüze ilişkin ne tür geribildirimler alıyorsunuz?

 

Şimdiye kadar güzel. Tabi sevgililerin (Mahir-Feride) arasına giren bir kadın olduğu için sert tepkiler de gelebiliyor, özellikle kadın izleyicilerden.

 

Karadayı ekranların çok izlenen dizilerinden biri ve siz üçüncü sezonda dâhil oldunuz. Ekiple ilişkileriniz nasıl?

 

Ekibin üçüncü sezonu tabi ki, dolayısıyla çok alışkınlar birbirlerine. Benim için setin ilk zamanları hep sıkıntılıdır; kimseyi tanımıyorsun, kimden ne isteyeceğimi öğrenmek bile zaman alıyor, isimleri öğrenmek ayrı dert… Ama o gergin süreç kısa sürdü bu sette. Ekip uzun zamandır birlikte çalıştığı için set arkası tıkır tıkır işliyor. Daha önce çalıştığım kişiler de var aralarında, hem kamera arkasında hem de oyuncular arasında. Dolayısıyla daha kolay adapte oldum.

Yakın zamanda Ali Atay’ın yönetmenliğini yaptığı ve 2015’te vizyona girmesi planlanan Limonata adlı filmde oynadınız. Bizlere filmin meselesinden ve rolünüzden bahseder misiniz?

Film birbiriyle yeni tanışan iki kardeşin yol hikâyesi. Serkan Keskin ve Ertan Saban oynuyor bu iki kardeşi. Ben de Makedonya’da ailenin içine yeni giren kardeşin nasıl biri olduğunu merak eden, hiç tanımadığı halde onu bekleyen bir kızı canlandırıyorum.

 

 

 

Devam edenlerin dışında hali hazırda kesinleşmiş projeler var mı? Oyunculuk kariyeriniz için planlarınız neler?

 

Barış Atay’ın çektiği “Eksik” filminde oynadım bu yaz. O da 2015’te vizyona girecek sanırım. Çetin Sarıkartal’ın yönetiminde, kalabalık bir oyuncu ekibiyle Çehov’un “Martı” oyunu üzerinden yürüttüğümüz bir yöntem çalışması var, o devam ediyor. Kariyerim için bir planım yok, hiç olmadı. Oyunculuğa “kariyer” olarak bakamıyorum, önüme çıkanlara bakıyorum.

NERGİZ KARADAŞ

Ankara doğumlu olan Nergiz Karadaş, 2007 yılında Başkent Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Radyo TV ve Sinema bölümünü bitirdikten sonra Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Radyo TV ve Sinema Anabilim dalında “Türk Sinemasında Bir Oyunculuk Analizi: Şener Şen Örneği” başlıklı yüksek lisans tezini tamamladı. 2017 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sinema-TV Anabilim Dalı’nda “1980 Sonrası Türk Sineması’nda Zenginlik Temsilleri Üzerine Bir Alımlama Çalışması” başlıklı doktora tezini tamamlamıştır. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Televizyon Bölümünde Dr Öğretim Üyesi olarak çalışmaktadır. İki yılı aşkın bir süredir Cinedergi’de dizi kritik yazarı olan Nergiz Karadaş’ın uluslar arası ve ulusal hakemli dergilerde, kitaplarda sinema ve kültürel çalışmalar ile ilgili yazılmış makaleleri bulunmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.