Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, Türk sinemasının 100. yılı dolayısıyla gerçekleştirilen “En İyi 100 Türk Filmi” oylaması sonuçları bu ayın başında açıklandı.

İnternet üzerinden oylanan 300 film arasından, Metin Erksan’ın yönettiği Susuz Yaz 22 bin 582 oy ile ilk sırada yer aldı. İlk ona giren diğer filmler şöyle: Hababam Sınıfı (19.890), Babam ve Oğlum (12.926), Eşkıya (12.876), Canım Kardeşim (8.825), Selvi Boylum Al Yazmalım (7.684), Züğürt Ağa (6.478), Yol (5.234), Vizontele (4.925), Bir Zamanlar Anadolu’da (4.915).

Binlerce insan oy vermiş, katılımın yüksek olmasına sevindim, ayrıca liste beni şaşırtmadı. Olayı eş-dost kollayan, bir tür sinematik mafyalaşma eğiliminde olan 3-5 kişinin insafına bırakmayınca hep böyle sonuçlar çıkacak. Gönül isterdi ki ilk 10 içinde Muhsin Bey de olsun ama ne yapalım!

Listeyi filmler üzerinden değil de, sinemacılar üzerinden yapınca da ortaya şu sonuç çıkıyor: Metin Erksan, Ertem Eğilmez, Çağan Irmak, Yavuz Turgul, Atıf Yılmaz, Nesli Çölgeçen, Şerif Gören, Yılmaz Erdoğan ve Nuri Bilge Ceylan… Hayret, adını anmamaya, sinema okullarında öğretmemeye yemin etsek de… Ne kadar da Yeşilçam kokuyor bu liste!

Türkiyeli seyircinin Türk Sinemasından anladığı şey belli; ulusal sinema anlayışından yola çıkarak yapılmış toplumcu sanat örneklerini çok seviyor, bağrına basıyor, anılarının en kıymetli yerinde saklıyor. Bu arada, “ulusal sinema” deyince ne kastettiğimi anlamanız için de biraz gerilere, ulusal sinema – Sinematek kavgası günlerine dönmemiz lazım ama bir yazıda bitmez. Meraklandırıp bırakıyorum, içinizde sinema aşkı varsa araştırırsınız.

“Hadi Susuz Yaz’ı anladık, Hababam Sınıfı’na ne oluyor?” diyenlerdenseniz, siz de Hababam Sınıfı’nın bir grup haylaz öğrencinin komiklikler yaptığı bir skeç filmi gibi görüyorsunuz demektir; öyledir de ama çok daha fazlası vardır. Jean Vigo’nun Fransa’da 1946’ya kadar yasaklanmış olan ünlü Zéro de conduite (1933) filminin ruhunu taşır, hatta Ertem Eğilmez bir sahnede (Okuldan öğretmenle çıkıp maça kaçma) ustaya selamını gönderir. Bir “otoriteye isyan” filmidir Hababam Sınıfı ve öğrencileri hapislerde çürüyen 2014 Türkiye’sinde kimsenin aklına bir öğrenci filmi çekmek gelmemektedir. Sebebi belli, bakanlık böyle bir senaryoyu fonlamaz! Bağışlayın ama bağımsız sinema mı yapıyorum demiştiniz?

Neyse, biz dönelim Metin Erksan’a, Radikal’in attığı başlıkla “Karamanlı huysuz ihtiyar”a…

İnternete girip bakanlığın sitesindeki listeyi oylayan sinemasever insanları hakir gören çıkacak mı diye bekliyorum, ben beklerken de Türkiye Metin Erksan’ı yeniden keşfediyor. Öteki Sinema’da yayınladığımız Metin Erksan yazıları her zamankinden fazla okunuyor.

Bakın, bu bir iddia değil, tespit… Bu topraklarda “yönetmen sineması” diye bir şey varsa, bunu başlatan isim Metin Erksan’dır. Filmlerini bir kez daha izleyin lütfen… Susuz Yaz, bildiğin Full HD olarak, Youtube’da var, İntikam Meleği’ni, Sevmek Zamanı’nı DVD olarak bulmak mümkün. TRT için çektiği 30 dakikalık filmleri de yine Youtube’da bulursunuz. Piyasa filmlerinde bile ortaya ne kadar farklı işler çıkardığını görün ve şapka çıkarın! Sinema okullarının önüne heykelleri dikilecek, adına ödül verilecek, festival düzenlenecek kadar ulu bir sinemacıdır Metin Erksan…

Peki, öldüğünde ne oldu?

Eylül 2012, Adana Altın Koza Film Festivali ödül törenindeyim, Metin Erksan’ı kaybedeli daha bir buçuk ay geçmiş, o yıl Seyfi Teoman’ı da bir motosiklet kazasında kaybetmişiz, sinemamız adına acı kayıplar…

Sahneye ödül almak için çıkan herkes Seyfi’yi anıyor, ödülünü ona ithaf ediyor. Erden Kral hariç kimsenin aklına onunla birlikte Metin Erksan’ı da onurlandırmak gelmiyor. Erksan, öylesine biri değil ki, Kuyu filmi ilk Altın Koza’da (1969) “en iyi film” seçilmiş, en güzel anılacağı yerdeyiz. Seyfi derken bir de Metin demek çok mu zordu bilemedim. Ölmemiş ve hatta yokmuş gibi davranıyorlardı. Bunlar, bu ülkenin önemli, umut veren sinemacılarıydı. Anladım ki, kazananın belli olduğu o kavga hala sürüyor. Yeni-bağımsız sinemacılar, Metin Erksan’ın “Ulusal Sinema” yapma fikirlerine kıymet vermediler, ondan hiçbir zaman feyz almadılar, almayacaklar.

Bana göre filmlerin sahibi eleştirmenler değil seyircidir, salonu dolduran insanlardır. Gün gelir, birileri sinema entelijansiyasına değil de, “Türk filmi izlemek için” sinemaya giden halka “sinemamızın en büyük filmi hangisi?” diye sorar, işte o zaman, kral gelir tahtına oturur.

Buradan çıkarılacak dersler var. Yaptığınız filmler, o mevsimde, o festivalde değil her zaman kıymetli olsun istiyorsanız, toplumcu sanat denen şeye biraz ilgi gösterin, kafa yorun genç arkadaşlar… Başka sanat formlarını bilmem ama kitlenin takip ettiği bir sanatın, kitlenin sorunlarına duyarsızlaşarak değerlenmesi düşünülemez. Sinema toplumcu sanattır, bakmayın suyun yolunu değiştirmek isteyenlere, satmayın kendinizi galvanizle boyanmış heykelciklere…

Evet, Susuz Yaz gerçekten de Türk sinemasının en büyük filmidir. Yapıldığından bu yana geçen 51 yılda anlamı-önemi eksilmemiş, artmıştır. Sinema bir sanatsa, Susuz Yaz gerçek bir sanat eseri…

MURAT TOLGA ŞEN / murattolga@gmail.com

 

2005 yılında "Öteki Sinema" sitesini açtı. Rahmetli sinema yazarı Metin Demirhan ve Ali Murat Güven’in verdiği güçlü destekle başlayan bu kişisel macera şimdilerde Türk sinema bloglarının amiral gemisi haline geldi. Murat Tolga Şen, Sinema yazarlığı ve blogculuğuna önem vermeye devam ederek katıldığı platformlarda sinemanın farklı taraflarını konuşmaya devam etti. Blogculuktan profesyonel sinema yazarlığına geçişi ise 2010 başlarında sinema sitesi Beyazperde kadrosuna katılmasıyla oldu. Ayrıca online sinema dergisi Cinedergi, Fotografya, Gölge, Yeni Harman, Modern Zamanlar, Film Arası gibi yayınlara da katkı sağlıyor. 2012 Ocak ayından bu yana Medyaradar sitesinin sinema ve televizyon yazıları da yine Murat Tolga Şen’in kaleminden çıkma.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.