Meryem ile Anadolu kadınının kaderini gözleri ile anlatan, Beni Böyle Sev dizisi ile kendi halinde genç bir kadının aşkını izleyiciyle buluşturan Zeynep Çamcı, 50. Altın Portakal Film Festivali’nde Cine Dergi’nin sorularını cevaplandırdı.

Türkan Şoray’ın başkanı olduğu Altın Portakal ulusal film jürisinin ödülleri kime vereceği tahminleri içinde “En İyi Kadın Oyuncu” dalında en iddialı isimlerden biri olduğunu belirttiğimde utanarak teşekkür eden ve röportajdan birkaç gün sonra ödülü kucaklayan Zeynep Çamcı oyunculuk kariyeri, hayata bakışı, Meryem filmi ve Beni Böyle Sev dizisi hakkındaki sorularımızı içtenlikle yanıtladı.

Meryem film gösterimi sonrası yorgunluğu gözlerinden okunurken mütevazı tavrıyla tebrikleri kabul eden Çamcı, kimi basın mensuplarının kendisini Meryem filminde Türkan Şoray’a benzettiğini söylediğimde gülümseyerek “O bir sultan” sözleriyle benzetmeme karşılık veriyor. Kıyaslanmaktan çekindiğini belirtirken, Türkan Şoray’a benzeme çabası ve böyle bir iddiası olmadığını vurgulayan genç oyuncu “Herkes farklıdır” diyerek gülümsemeyle ekliyor, “Benim böyle iddialarım yok, bu hiç bana göre bir soru değil aslında…” Yönetmen Atalay Taşdiken’in Meryem film söyleşisinde gözlerindeki hüznün onu etkilemesiyle Zeynep Çamcı’yı film ekibine dahil ettiğini belirttiğini hatırlattığımda bakışların kendisi için de çok önemli olduğunu anlatan Çamcı, hüznün kendi hayatında da yer kapladığını ancak oyunculukta komedi ve dram gibi ayrımlar yapmadan rolün gereğini yerine getirmeye çalıştığını söylüyor.

Meryem’in otizmli bir gençle kurduğu ilişki üzerinden çocukluğuna döndüğünü kendisinin de çocuksu yanlarının zaman zaman açığa çıktığını ifade eden Zeynep, teraslar gördüğünde veya bir su şişesini patlattığında çocukluğuna gittiğini söylemekten çekinmiyor. Hesap makinesini andıran telefon kılıfı, kareli gömleği ve toplu saçlarıyla Meryem’de canlandırdığı karakterden çok farklı bir imaj çizen, günlük hayatında ufak yaramazlıklarla hala çocuksu yanını canlı tutan genç oyuncu, kendini “hayaller insanı” olarak tanımlıyor.

Şanstan konu açıldığında “Asla şanssızım demem” diyen Zeynep Çamcı başarısının sırrının ise şanstan ziyade yılmamak olduğunu anlatıyor. 7-8 yıldır sektörde olduğunu ancak neredeyse 40 iş tarafından reddedilmesine rağmen bıkmadan çalıştığının altını çizen Çamcı, cast asistanlığından haber muhabirliğine kadar pek çok farklı görevde bulunduğunu anlatırken bile azmi gözlerinden okunuyor.

FİLMİN ŞARKISINDAKİ SES ONA AİT

Görüşmemizden birkaç gün sonra “En iyi müzik” ödülünü de alan Meryem için “Filmin arka jeneriğinde vokalde isminiz yazıyordu” dediğimde şaşkınlıkla “Gördünüz mü onu” sözleri dudaklarından dökülen ünlü oyuncu şarkıdan şöyle bahsediyor: “Kilisede çekimlerdeyken içeri çok güzel bir ışık yansıdı. İlahi bir ortam oldu o sahneyle birlikte… O an doğaçlama söyledim, kaydettiler. Sonra da aynısını stüdyoda kaydettik.” Müzikle arasının iyi olduğu her halinden belli olan genç kadının “Bir müzikal için açık kapı bırakabilir miyiz?” sorusuna “Hayır öyle bir iddiam yok diğerini kapamıyorum ki onu açayım. Her an her şey olabilir” yanıtı vermesi beni biraz şaşırtırken konuyu diziden açıyorum.

“BABAM DA BENİ BÖYLE SEV DE OYNADI”

Beni Böyle Sev izleyicisinin dikkatine hayran olduğunu söyleyen dizinin Ayşem’i birkaç dakika önce yaşanan bir anı bizlerle paylaşıyor: “Babam ilk bölümünde oynamıştı, müşteri olmuştu. Bu köfteler niye üçgen diye soruyordu. Biraz önce burada (Antalya’da) bir teyze gelmiş babama Beni Böyle Sev dizisinde müşteri olmuştunuz değil mi demiş. Diziyi inanılmaz bir dikkatle izliyorlar, bu da bizi çok mutlu ediyor.”

Leyla ile Mecnun’un ardından Beni Böyle Sev’de de arabesk tınıların yoğunluğundan konu açtığımda arabeski kendisinin de sevdiğini belirten ödüllü oyuncu, içli olan her müziği sevdiğini dile getiriyor. Gözlerindeki hüznün de hikayelerle denk düştüğünü anımsatırken yakın zamanda kulağına fısıldanan bir öğütü de bizlerle paylaşıyor: “Geçtiğimiz günlerde biri bana senin gözlerinde çok garip bir hüzün var, bu hüzne sahip çık dedi.”

Şöyleşinin ardından naif hatırasıyla aklımda kalan ve oyunculuğuyla 50. Altın Portakal’da En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alan Zeynep Çamcı’yı Cine Dergi adına tebrik ediyorum…

 

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldum. atv haber merkezi’nde ve Radyo Marmara’da yaptığım stajlarla deneyim kazandım. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nda “Eleştirel haber okuryazarlığı” eğitimi, İstanbul Film Akademi’de Filmlerle Psikoloji Sinematerapi Atölyesi ve Gümüşlük Akademi’de Ümit Ünal’la Senaryo Bakışı atölyelerine katıldım. One Dergi’de başlayan yazın kariyerime Televizyon Gazetesi.com’da ve Dipnot.tv’de muhabir, yazar ve editör olarak devam ettim. 2008 yılından bu yana televizyon üzerine yazılar yazıyor ve röportajlar gerçekleştiriyorum. Süre zarfında 2. ve 3. Antalya Televizyon Ödülleri’nde “önjüri üyesi” sıfatıyla görev üstlendim. 4 yıl boyunca Dipnot Tablet Dergi’de okurla buluştum, şimdilerde Cine Dergi’de yazı ve röportajlarımla yer almaya devam ediyorum. Kariyerimin bir diğer ayağı olan e-ticaret alanında sektörün lider şirketlerinden birinde 3 seneyi aşkın süre Editör ve Pazarlama İletişim Uzmanı olarak çalıştım. 2016 yılında atv ekranlarına gelen Kaçın Kurası adlı dizinin senaryo ekibinde yer aldım, dizi ve film senaryoları yazmaya devam ediyorum. Gizem Kaboğlu yazıları www.gizemkaboglu.com adresinde arşivlenmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.