Özgür eşcinseldi ve şu sözlerle “suçunu” itiraf etti: “Bu ülkede kimliğimi saklamadan gezemezdim, çünkü Türkiye’de eşcinsel olmak suç.”

Yazıma başlamadan önce “Merhaba” demek ve CineDergi’deki ilk yazımla sizleri selamlamak istiyorum. Bundan böyle her ay TV üzerine yazılarımı ve yorumlarımı sizlere sunacağım. İlk yazımda geçtiğimiz ayın benim için en önemli TV olayından bahsedeceğim…

20 Dakika adlı dizi, her ne kadar konvansiyonel medyada haber olamasa da, ekranda fark yarattı. Kerem Deren – Pınar Bulut ikilisinin kaleme aldığı dizide Ushan Çakır’ın oynadığı Özgür, dizinin yaralama suçundan yargılanan başkarakteri Melek ile ilgili şüpheleri üzerine çekince sırrını açıklamak zorunda kaldı. Yaralama suçuna karıştığı hatta Melek’e aşık olduğu iddiası dizide birkaç bölüm şüpheyle ekrana getirilirken sonunda Özgür’ün sırrının olayla ilgili olmadığı toplumsal bir yaranın izlerini taşıdığı ortaya çıktı. Özgür bir “suç” işlemişti kendi deyimiyle ama o suç cana kast etmek değildi. Özgür eşcinseldi ve şu sözlerle “suçunu” itiraf etti: “Bu ülkede kimliğimi saklamadan gezemezdim, çünkü Türkiye’de eşcinsel olmak suç.”

Bunda ne var, neden bu kadar önemli diye sorabilirsiniz… Hemen açıklayayım, önemli çünkü dizide resmedilen Özgür ve Korhan çifti basmakalıp feminen gay tiplemesinden uzak, karikatür değil ve nefret söylemine karşı bir mesajla dizide varlık gösteriyor. Cinsel yönelimi nedeniyle mahallenin kimi sakinleri tarafından darp edilen Özgür’ün ölümden döndüğü sahneler flashback ile hatırlandığında Özgür’ün “suç” tanımlaması çok daha belirgin bir anlam kazanıyor dizide.

20 Dakika’daki Açılım Suskunlar’ın Telafisi Mi?

Gelin beraber geçtiğimiz yıl bu zamanlara gidelim, Suskunlar dizisine… 20 Dakika’nın da senaristlerinden olan Pınar Bulut’un kaleme aldığı dizide çocuk yaşta cezaevinde tecavüze ve işkenceye maruz kalan gençlerin intikamını izlemiştik. Sosyal misyonu ve mesajı oldukça açık olan dizinin bir bölümünde ise tecavüze uğrayan Bilal’in (Sarp Akkaya canlandırıyordu) olay sonrası “erkekliğini kaybetmesi”ne değiniliyordu. O zaman köşemde konuyla ilgili özetle şu cümleleri yazmıştım: “Erkeklik cinsellikte aktifliktir yani olay tecavüz bile olsa kazanım erkek olandadır. Erkekliğini gösteren odur, Bilal kaybeden taraftır, erkekliğini yitirmiştir. Her şeyden önce bu yaklaşım homofobi ve cinsiyetçilik içerir!” Benden yaklaşık 10 gün sonra Radikal Gazetesi yazarı Orhan Tekelioğlu da aynı sahneleri eleştirerek köşesinde konuya yer vermişti. Eleştirilerin ardından dizinin sezon finalinde bu sahneye geri dönülerek önemli olanın “erkeklik kaybı” değil “çocukluğun kaybedilmesi” olduğu mesajı geçilmişti.

İsteyerek ve istemeyerek Suskunlar’da verilen bu mesaj aynı senaristin parmak izi olan başka bir dizide, 20 Dakika’da tamamen zıt bir yorumla ekrana geldi. İşte biraz da bu yüzden 20 Dakika’nın bu sahnesi bu kadar önemli ve değerliydi. Bir nev-i “telafi” olarak gördüğüm bu sahnelerin sosyal medyada yankısı da büyük oldu.

Dizideki Duyarlılık İçin İmza Kampanyası Başlatıldı

Kılıç Günü adlı dizide iki erkeğin yatakta yan yana oturduğu sahnelerden yayın cezası alan Türkiye dizileri bu tür mesajlarla yeni yeni yüzleşiyor. Bu yüzleşmeyle beraber Twitter’da, aktivist yayın organlarında o sahneler defalarca paylaşılırken Facebook’ta Özgür ve Korhan aşkı için sayfalar açılarak duyarlılık için imza kampanyası başlatıldı.

Suskunlar’da benim gözümde cinsiyetçi olan o mesaj verildiğinde o sahnelerin bile çok değerli olduğunun altını çizmiştim. Zira cinselliğin konuşulabilmesinin gövdenin (bedenin) bir bilgi alanı olarak kabul edilmesine dayanıyor. Bu tartışma nasıl bir perspektiften olursa olsun bu nedenle umut verici. Bedeni tabulaştırarak, tapulaştırarak ve yoksayarak yapılan hiçbir sorgulama tabularla yüzleşmenin yolunu açamaz. Bize bu konuyu karikatürleştirmeden konuşma, yazma fırsatı verdiği ve bu yüzleşmeye biraz olsun katkıda bulunduğu için 20 Dakika ekibine teşekkürü borç biliyorum.

 

Gizem Merve Kaboğlu – Sosyolog / TV Yazarı

Gizemkaboglu.blogspot.com

gizemkaboglu@gmail.com

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldum. atv haber merkezi’nde ve Radyo Marmara’da yaptığım stajlarla deneyim kazandım. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nda “Eleştirel haber okuryazarlığı” eğitimi, İstanbul Film Akademi’de Filmlerle Psikoloji Sinematerapi Atölyesi ve Gümüşlük Akademi’de Ümit Ünal’la Senaryo Bakışı atölyelerine katıldım. One Dergi’de başlayan yazın kariyerime Televizyon Gazetesi.com’da ve Dipnot.tv’de muhabir, yazar ve editör olarak devam ettim. 2008 yılından bu yana televizyon üzerine yazılar yazıyor ve röportajlar gerçekleştiriyorum. Süre zarfında 2. ve 3. Antalya Televizyon Ödülleri’nde “önjüri üyesi” sıfatıyla görev üstlendim. 4 yıl boyunca Dipnot Tablet Dergi’de okurla buluştum, şimdilerde Cine Dergi’de yazı ve röportajlarımla yer almaya devam ediyorum. Kariyerimin bir diğer ayağı olan e-ticaret alanında sektörün lider şirketlerinden birinde 3 seneyi aşkın süre Editör ve Pazarlama İletişim Uzmanı olarak çalıştım. 2016 yılında atv ekranlarına gelen Kaçın Kurası adlı dizinin senaryo ekibinde yer aldım, dizi ve film senaryoları yazmaya devam ediyorum. Gizem Kaboğlu yazıları www.gizemkaboglu.com adresinde arşivlenmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.