Bu ay vizyona giren Zero Dark Thirty ve Lilcoln filmleri çok ses getireceğe benziyor. Liderlerin hayatlarını anlatan filmlerde Zero Dark Thirty El Kaide lideri Usame Bin Ladin’in hayatını anlatıyor, diğeri de adı üstünde Amerika’nın 16. Başkanı Lilcoln’ü… Diğerlerine de göz atalım dedik…

Banu Bozdemir

Zero Dark Thirty

11 Eylül’ün katilleri Amerika halkında yeni bir korku ve nefret psikolojisinin doğmasına neden oldular. 11 Eylül saldırılarının arkasındaki örgüt El Kaide’nin lideri Usama bin Ladin’in yakalanması ve öldürülmesi için Pentagon ve CIA’in yüksek düzeyde bir işbirliğiyle yaptığı operasyonun konu alındığı filmin başrollerini Joel Edgerton ,Jessica Chastain , Chris Pratt , Mark Strong ve Jennifer Ehler paylaşıyor. The Hurt Locker filmiyle Oscar Ödülü kazanan yönetmen Kathryn Bigelow, bu film de Bin Laden’in ölümüne kadar yaşanan zamanın kronolojik olarak altını çiziyor.

Lilcoln

Film, Amerika Birleşik Devletleri’nin 16. Başkanı olan ve kuzey eyaletlerinde 1861-1865 yılları arasında yaşanan iç savaşa öncülük eden Lincoln’un son dönemlerine ışık tutuyor. İç Savaş’ın hararetli günleri geride kalınca, Abraham Lincoln ile kabinesi arasında fikir ayrılıkları da su yüzüne çıkacaktır. En ciddi görüş ayrılığı ise kölelik konusunda yaşanacaktır. Senaryosunu Pulitzer Ödüllü tarihçi Doris Kearns Goodwin’in çok satan kitabından ödüllü senarist Tony Kushner’in (Münih (Munich) uyarladığı yapımın baş rolünde Daniel Day-Lewis yer alırken, yönetmen koltuğundaysa Steven Spielberg oturuyor. 12 dalda Oscar’a aday olan film Altın Küre’de sadece Daniel Day-Lewis’e “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü getirdi.

Stalin

Tarihin en merak edilen ve en gölgede bırakılan karakterlerinden Sovyet lider Joseph Stalin’in hayatını anlatan film, konusunun yanı sıra gösterişli Kremlin Sarayı’nın içinde gerçekleştirilen çekimleriyle de Stalin hakkında yapılan diğer yapımlardan ayrılıyor. Ivan Passer’ın yönetmenliğini üstlendiği Stalin, Sovyet Devrimi’nin öncüsü Vladimir Lenin, Stalin’in eskiden yoldaş sonrasında da düşman olduğu Leon Trotsky ve Nikita Khrushchev gibi karakterleriyle de ünlü liderin kariyerinin ve duruşunun bilinmeyen yanlarını ekrana taşıyor. Oscar’lı Robert Duvall’ın başrolünü üstlendiği Stalin, oyuncuya bir de Altın Küre kazandırırken, filmin senaristini de Altın Küre sahibi yaptı. 1992 yılında çekilen filmin süresi 166 dakika.

Michael Collins
Bir grup isyancı 1916 yılında İrlanda’da Dublin Posta Binası’nı kuşatarak başkaldırıda bulunur. Bu isyancıların başında Eamon De Valera vardır ve kurtulan tek kişidir. İrlanda, çok uzun yıllardır İngiltere’nin yönetiminden kurtulma çabasında, bağımsızlık mücadelesi vermektedir. Bu olayda söz konusu liderin tüm destekçileri hapse girerler. Bir tanesinin kader çok farklı ilerler. O da Micheal Collins’tir. O hapisten kurtulduğunda isyana dair başka bir bakış açısı ile ortaya çıkar. Bu işte onunla olan yol ve daa arkadaşı Harry Boland ile beraber İrlandalı Gönüllüler harekatına ön ayak olur. Terörist saldırılar, gerilla savaşı ve bir casusluk operasyonunu birlikte planlayıp başlatan Collins, fazla zaman geçmeden İngiliz hükümetini zora sokup, sıkıştırıverir. Artık Cumhuriyet doğmuştur ve bu yolda Collins bir kahraman ilan edilir. Ancak tam da o noktada De Valera, kendini ortaya atarak karşı savunma başlatır. Neil Jordan bir kez daha İrlanda meselesi üzerine yoğunlaşıyor bu filmde. Liam Neeson ve Julia Roberts başrolde.

Gandhi

  1. yüzyılın ilk yarısında İngiliz sömürgesi altındaki Hindistan’da geçen film, bağımsızlık mücadelesi için İngiliz yönetimine karşı “Pasif Direniş”i örgütleyen Mahatma Gandhi’nin hayatından bir kesit anlatıyor.En iyi biyografik çalışmalardan biri olarak kabul edilen Gandhi, 11 dalda aday olduğu Oscar ödüllerinden “en iyi film” ve “en iyi yönetmen” dahil tam 8 ödülle döndü. Gandhi rolünde sinema tarihinin en iyi performanslarından birine imza atan usta oyuncu Ben Kingsley’nin ise “en iyi erkek oyuncu” dalında heykelciğe uzanmasıysa pek zor olmadı. Cenaze sahnesinde yaklaşık 300.000 kişinin yer almasıyla da bir film sahnesinde yer alan en kalabalık insan sayısı rekorunu da elinde bulunduran film, çarpıcı sahneleriyle hafızalardan silinmeyecek bir yapıt.

Malcolm X

Babası Klu Klux Klan tarafından öldürülen Malcolm, gençlik yıllarında sokak çetelerinin arasına karışır. Hırsızlık gibi adi suçlarla yaşamını sürdüren Malcolm sonunda hapse düşer. Burada İslam öğretisi ile tanışan Malcolm bir aydınlanma yaşar ve hayatını değiştirmeye karar verir. Hapisten çıktıktan sonra kendisini insan hakları savunuculuğuna ve siyah yurttaşların sözcülüğüne adar. Spike Lee’nin yönettiği filmde Denzel Washington başrolde.

Che
Uzunluğu dolayısıyla ‘Che’ filmini ikiye bölen Steven Soderbergh, ilk bölüm ‘The Argentine’de Küba Devrimini ele alıyor. 1956 yılında Fidel Castro aralarında o zaman doktor olan Ernesto Che Guevera’nın da bulunduğu bir grup isyancıyla Küba’ya yelken açar. Amaçları Amerika’nın desteklediği diktatör Batista Rejimi’ni devirmektir. Savaşçı ruhu ve insanları etkileme gücüyle Che çok kısa zamanda Küba’da geniş bir hareket başlatır. Doktorluktan geniş kitlelerce desteklenen bir devrimciye dönüşmüştür. Başrolünde usta oyuncu Benicio Del Toro’nun oynadığı Che’nin ilk filmi The Argentine, oyuncuya Cannes Film Festivali’nde ‘en iyi erkek oyuncu’ ödülünü de kazandırmıştı.

Veda
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Salih Bozok ile Selânik’te çocukluktan başlayan arkadaşlığı önce silâh arkadaşlığına sonrasında cumhuriyetle birlikte aynı ideallerin peşinde yürüyen yarım asırlık dostluğa ve ölene kadar süren kardeşliğe dönüştü. Veda, Salih Bozok’un anlatımıyla, bu dostluğun, Atatürk’ün hayatının dönüm noktalarının, vatanı kurtarmak için ölüme meydan okuyan bir kuşağın komutanının hikâyesi. Zülfü Livaneli’nin yönettiği film 2010 yapımı bir film.

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.