Banu Bozdemir

Pazarları Hiç Sevmem’den yola çıkarak günlere adanmış filmlere göz atmak istedim… Bazılarının orijinali başka ama Türkçeye gün isimleriyle çevrilmiş. Günlere bağlı kalıp o ruh haline giren filmler de var günlerle içerik olarak alakası olmayanlar da… Gün filmleri huzurunuzda…

Pazarları Hiç Sevmem
Çekimleri Ege’nin Tire, Ödemiş, Gökçen ve Birgi kasabalarında ve İstanbul’da gerçekleştirilen film yaşamlarında zorlu dönemlerden geçen iki insanın birbirlerine destek olma sürecini beyazperdeye taşıyor.
Filmin Senarist ve yönetmenliğini Rezzan Tanyeli üstlenirken oyuncu kadrosunda Ayşen Gruda, Melisa Sözen, Ezgi Mola, Hasibe Eren, Umut Kurt, Edhem Dirvana, Kenan Demirok, Şebnem Dilligil gibi önemli isimler yer alıyor…

Kanlı Pazar / Bloody Sunday
30 Ocak 1972 tarihinde Britanya askerleri, Kuzey İrlanda’nın Derry şehrinde, insan hakları için düzenlenen yürüyüşe katılan 13 silahsız sivil vatandaşı vurarak öldürür.
‘Kanlı Pazar’ olarak bilinen bu olay, modern İrlanda sorunu tarihinde önemli bir dönüm noktası olur. Hafif ölçekte bir uzlaşmazlığı iç savaşa dönüştüren gelişmeler, çoğu genç İrlandalı’nın IRA ordusuna katılmasına ve şiddet dolu 25 yıllık bir mücadele devrinin başlamasına neden olur. Kanlı Pazar, 2002 Berlin Film Festivali’nde en iyi film ödülünü alarak, İngiliz Parlemanto’sunun 30 yıl önceki filme konu olan olaylar hakkında yeniden soruşturma açmasına sebep oldu. Paul Greengrass filmografisinin en önemli filmlerinden olan Kanlı Pazar, politik sinemanın da en etkileyici örnekleri arasında yer alıyor.

Güneşli Pazartesiler / Los Lunes Al Sol 
İspanya’nın liman kenti Vigo’da geçen bu hikâye, her gününü Pazar günüymüş gibi yaşayan, Pazartesi’lerini güneş altında geçiren insanları anlatıyor. Vigo uzun zaman önce tarıma sırt çevirmiş ve onun orantısızca büyümesine bununla beraber de göçmenler ve işçilerle dolmasına yol açan endüstrinin yaygınlaştığı bir şehre dönüşmüştür.Düşlerini gerçekleştirememiş bir grup orta yaşlı arkadaş, işsizlikle mücadele etmenin umutsuzluğunun üstesinden gelmeye çalışmaktadırlar. Şehirin tersanesindeki, onlar için büyük önem taşıyan, işlerini kaybeden bu adamlar günlerini El Naval adlı bir barda geçirip hatıraları yadeder, felsefe yürütür ve şimdiki durumları hakkında dertleşirler. Huysuz Santa kendine acımayı reddedip bu duruma aldırmıyormuş gibi davranmaktadır. José karısının onu terk edeceğinden korkmaktadır. En yaşlıları Amador’un başına gelmiş olan da budur, ama o herkesi karısının seyahatten bugün yarın döneceği konusunda ikna etmeye çalışır. Bu arada Lino ise iş bulma umudundan vazgeçmeyi reddeder, aslında yarı yaşındaki adaylara uygun olan işler için birbiri ardına görüşmelere gider.

Noelden Sonraki Salı / Marti, Dupa Craciun
Romanya yapımı bir gerilim filminin tedirginliğiyle ilerleyen bu melodramda bir aşk üçgeninin duygu dolu hikâyesi anlatılıyor. Noelden Sonraki Salı samimi, yumuşak ve erotik bir yatak sahnesiyle açılıyor; kadınla adam bir sevişmenin ertesinde çıplak yatıyorlar. Film daha bu ilk sahnede izleyicisini, aşıkken insanın kendisini evinde hissedebilmesi üzerine düşünmeye teşvik ediyor. Paul ve Raluca’nın birbirlerine aşık oldukları çok belli, ama evli değiller. Paul on yıldır Adriana ile evli. Mara adında sekiz yaşında bir kızları var. Evlilikleri iyiymiş gibi görünüyor; iyi arkadaşlar. Ama Paul’un son altı aydır kızının dişçisi Raluca’yla bir ilişkisi var. Adriana, bir gün planları son anda değişince, Paul ile dişçide buluşmaya karar veriyor ve böylece ilk defa üçü aynı odada bulunuyorlar. Ondan sonra ise birşeyler değişmek durumunda kalıyor. Film, modern yaşamın ve evliliklerin parçası olan kırılgan ilişkileri yargılayıcı olmadan deşiyor. Arzu, güven, öfke, kıskançlık gibi katıksız duygular ve beceriksizce yaşanan anlar filmdeki harika oyunculuklardan sızıp bize vardığında, aşkın ve ihanetin hiç de basit olmayan geometrisini usulca gözlerimizin önüne seriyor.

 

Büyük Çarşamba / Big Wednesday

Californiyalı sörfçü üç arkadaş Matt, Jack ve Leroy her ne olursa olsun dev dalga gelip sahile vurmaya hazırlandığında, birlikte o anı bekleyeceklerdi. Big Wednesday, sörfçülüğü olduğu kadar bu işe kendini adamış diğerlerini de kutluyor. Ayrıca bir geçiş dönemi olan 1962-1974 yıllarında yaşanan arkadaşlığın ve yaşam tarzının hikayesini de büyüleyici bir dille anlatıyor.

Zor Perşembe / Thursday
Suça bulaştığı eski günlerinden uzaklaşabilmek, yeni bir başlangıç yapabilmek için sessiz sakin bir mahalleye taşınan Casey, yaşadığı tüm olayları unutup başka biri gibi hayatına devam etmektedir. Sıradan bir perşembe günü karşısına çıkan eski ortağı yüzünden başı derde giren genç adam, peşine düşen uyuşturucu mafyasından ve polislerden kaçıp kurtulmaya çalışacaktır.Eskiden kalma tüm becerilerini sergileyen Casey, ertesi güne kadar yaşamayı becerebilirse, başına belaya sokan arkadaşının çaldığı tüm paraya sahip olacaktır.

13.Cuma /Friday the 13th 
Camp Crystal Lake on yıllar önce esrarengiz cinayetlerin yaşandığı, terkedilmiş bir gençlik kampıdır. Bir girişimci kampı tekrar hizmete açmaya karar vererek yakışıklı delikanlılar ve güzel genç kızlardan oluşan bir kadroyu işe alır. Bir yağmur fırtınası kampı dünyanın geri kalanından soyutladığında korkunç ölümler başlar. Gençler sırayla, korkunç derecede yaratıcı şekilde cinayete kurban gitmektedir. 1980’lerin teen-slasher türünün en başarılı olmuş örneklerinden biri olan 13. Cuma, çok yaratıcı olmayan senaryosuna rağmen Wes Craven’den onaylı Sean S. Cunningham’ın parlak yönetimi ve müthiş özel efektleriyle kült mertebesini çoktan hakediyor. Kendinden sonraki sayısız devam filmini de unutmamak gerek.

Çılgın Cuma / Freaky Friday
Dr. Tess Coleman ve 15 yaşındaki kızı Anna ayrı tellerden çalmaktadırlar. Yeniden evlenmek üzere olan Tess kızından beklediği ilgiyi görememektedir. Anna ise annesinin kendi zevklerine daha sempatiyle bakmasını beklemektedir. Tess’in evlilik töreninden bir gece önce talih kurabiyelerinde yaşanan bir karışıklık sonucu olanlar olur… Cuma sabah kalktıklarında beden değiştirdiklerini fark ederler. Anna annesinin bedeninde evlenmeye hazırlanırken, Tess de genç bir kadının bedeninde olayları yoluna sokmanın yolunu arar. Fakat bu değişim zamanla birbirlerini daha iyi anlamalarına yardımcı olacaktır.  1976 tarihli Disney klasiğinin yeniden yapımı. İlkinde Jodie Foster rol alıyordu. Yeniden yapımının da oldukça eğlenceli olduğunu ekleyelim. Jamie Lee Curtis de filmin artıları arasında öne çıkıyor.

Cumartesi Gecesi Ateşi / Saturday Night Fever
Tony’nin hayatındaki en büyük zevki dans etmektir. Hatta bundan başka bir şeyi düşünmez bile. Her cumartesi gecesi takıldıkları diskoda dans eden Tony, bu hobisinin üzerine gider ve dans pistlerinin kralı olma hayalini gerçekleştirmek ister. Gittiği diskoda Stephanie adlı kızla tanıştıktan sonra ise hayatı değişmeye başlar. Kendisi gibi dansı bir tutku haline getirmiş olan Stephanie ile dans partneri olan Tony, şehirde düzenlenen büyük bir dans yarışmasına katılırlar ve hayalleri gerçek olmak üzeredir. Dans sahneleri, The Bee Gees ağırlıklı soundtrackleri ve unutulmaz müzikleriyle klasik olan Cumartesi Gecesi Ateşi, Travolta’ya da En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar adaylığı getirmiştir.

 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.