Banu Bozdemir.

Son yıllarda her muhalif ve biraz da minimal filmlerde karşımıza çıkan bir oyuncu Asiye Dinçsoy. Hal böyle olunca dikkatimiz popüler olandan bu tarafa kaydı ve Asiye’nin bu filmler içindeki sırrını çözmeye soyunduk. Dinçsoy Recep İvedik’te de rol aldı suşi kadını olarak ama tamamen maddi kaynaklı… Dinçsoy ile muhalif sinemayı, oyuncu olmayı ve son filmi Öfkeli Çılgınlık Karamsar Çile’yi konuştuk!

 Öncelikle daha muhalif, daha minimal filmlerde oynuyorsun, tercihini o filmlerden yana kullanıyorsun. Bunun sebebi?
Evet bildiğiniz üzere benim sinema ile ilişkilenmem muhalif ve minimal filmlerle başladı ve devam etti…Elbette öyle başlaması da tesadüf değil sanırım kişinin yaşamdaki duruşun belli rastlaşmaları beraberinde getiriyor .Fakat, tercihim salt minimal ya da muhalif filmler olsun yönünde değil… Oyunculuk eğitimi almış hiç kimsenin de salt bir tarzı seçeceğine inanmıyorum. Ya da en azından benim için öyle. Tercihim aslında bahsettiği hikayeyi sağlam temellere oturtan ve bunu olanca samimiyeti ile anlatan iyi niyetli yönetmenlerin filmleri diyebilirim. Elbette birinci tercihim, her filmimin estetik yönden mükemmel olması olurdu fakat Türkiye şartlarından bahsediyoruz bu durum her zaman gerçekleşemiyor maalesef …En azından şimdilik… Elbette muhalif filmlerde olmayı isterim ama öyle senaryolar da olabilir ki direkt muhalif bir söylemi olmasa da alttan alta ciddi politik göndermeleri olabilir buna örnek olarak, oynadığım filmlerden Hayatın Tuzu’nu gösterebilirim…Kısacası durumdan duruma tercihlerim değişkenlik gösterebiliyorJ

Aslında bu da başka bir kariyer planlaması. Yani popüler işlerde yer almayarak farklı bir popülarite sağlamak… En azından benim için böyle? .. J

Popüler işler değildi yaptıklarım. Popülarite kaygımda olmadı hiçbir zaman oyunculukta .En sade ve yalın olarak söyleyebilirim ki; oyunculuk benim çok severek yaptığım bir iş. Kendimi geliştirerek oynadığım karakterleri en iyi şekilde çıkarma çabasındayım… Bu alanda çok yeniyim daha alınacak çok yol olduğu kanısındayım ve bu bitmeyecek bir yol… Oyunculuk , aslında hayatın ta kendisi   büyük, geniş bir alan ve her şey var onun içerisinde…Tam öğrendim oldu dediğin anda yeni bir şey öğreniyor ve tüm bildiklerini unutuyorsun… İzledikçe, okudukça, ürettikçe, derinleştikçe gerçek anlamını bulacak bir yol olduğunu düşünüyorum… Sanırım tesadüf değil hiçbir şey yaşamda nerede duruyorsan ona göre işler gelip buluyor seni… Yaşamın dengesi kuruluyor bir şekilde

Yönetmenlerle etkileşimin nasıl oluyor, onlar mı seni buluyor yoksa sen mi onlara yeşil ışık yakıyorsun?
Fırtına filminde oynadıktan sonra, Murat Düzgünoğlu filmi izlemişti ve Hayatın Tuzu için görüşmüştük ardından diğer filmlerim de aynı şekilde bir önceki filmimden tercih edildiğim filmler oldu. Bu durum elbette sevindirici. Bir oyuncu olarak doğru yolda gittiğimi söylüyor bana…

Bir yandan da Recep İvedik gerçeği var tabii… J

Evet fark ettiğiniz üzere gerçek bu. (Gülüşmeler) Diğer filmler ve Recep İvedik…Çok cümle kurulacak bir durum yok aslında ama…Oynadığım bu muhalif ve minimal filmlerin hiç birinden hiçbir ekonomik gelirim olmadı…Benim eğitimim oyunculuk üzerine ve İstanbul’da yaşıyorum. Takdir size kalmış. (Gülüşmeler) Bu tür konuları böyle konuşmak tarzım değil. Söylemek isterim ki ekonomik elbette Recep İvedik’te oynamam…

Ülkemizde film çekmenin rahatlaması, herkesin eteğindeki taşları dökmesine neden oldu, oluyor. Bu kadar çok üretim bir yandan bu filmlerin vizyona girmesini engelliyor, bir yandan da nitelik sorunu yaşanıyor. Sen ne düşünüyorsun bu konuda?
Herkes eteğindeki taşları dökemeye başladı evet ve nitelik sorunu yaşandığı da doğru ama şimdilik pek zararlı görmüyorum bu durumu. Farkındalık yeni yeni oluşmakta ve zamanın bir elek olacağı inancındayım. Çünkü henüz oturmuş bir farkındalık yok… İyi ve kötü ayrımı kriterleri gelişmemiş maalesef ve yapılan iş de yüzeyde (bu durum oyunculuk için de geçerli) kriterleri olmayan bir iş gibi görünmekte. Oysa ki bu iş estetik bir yaklaşım ister. Bu algı geliştikçe iyi olanlar hak ettikleri değeri bulacaktır inancındayım. Yani şu an ihtiyaç olan nitelikli sinemacı ve nitelikli sinema izleyicisi… Sonrasında ise her kendine imkan yaratan yada şartları yeterli olan artı bir şeye gereksinim duyacaktır ki o da gerçek sanat duygusu olacaktır…Ve alakalı alakasız herkes sinemacı ya da oyuncu olamayacağını anlayacaktır umudundayım. (gülüşmeler) Baktığımda işsiz güçsüz, hiçbir alanda başarı gösteremeyen herkesin oyuncu, sinemacı olmaya karar verdiği zamanlardayız…Kendilerini bir çeşit var etme yöntemi olsa gerek.Ve maalesef bunlardan bazıları da kendilerine imkan yaratabiliyor.

Press’de agresif bir kızı oynadın, bu agresifliğin nedenleri neydi? Kişisel mi yoksa toplu olarak yaşananlar mı?
Sedat’la (Yılmaz) bu durumu konuşabilmenizi isterdim. Okuldaki eğitimimde de farklı oyunculuk eğitimlerini araştırdığımda da oyuncunun rejisöre kendini bırakması gerektiği hep söylendi ve benim için de böyle oldu sette yönetmen ne derse o olur ve o yönlendirir her şeyi mantığı ile davrandım hep. Aldığımız eğitimler, duyduklarımız fazla idealist kalıyormuş meğer. (gülüşme) Sete çıkmadan önce senaryo üzerinde epey çalıştık ve sürekli Sedat’la anlaşamadığımız konu Songül neden bu kadar agresif ve neden tek kadın bu büroda. Ve neden ona bu şekilde davranılıyor ama cevap alamadım maalesef. Senaryoda halledilmesi gereken sorunlar vardı ve onlar halledilemedi sebepsizce bağırıp çağıran bir karaktere döndü Songül… Elbette o şartları bilenler neden bu kadar agresif olduğuna muhakkak bir sebep buluyorlar ama her izleyen de o şartları bilmek zorunda değil… Bir filme bu şekilde yaklaşmak doğru değil… Belki Songül ailesinden birini kaybetti o şartlarda, belki şartların ağırlığının yarattığı psikolojik bir tepkiydi agresifliği. Ama sorun şu ki film buna cevap vermiyor ve izleyenler bu sorunun cevabını benden bekler oldu. Sanırım önemli bir konuyu ele alan filmlerde karakterler biraz gözden kaçabiliyor…

Öfkeli Çılgınlık Karamsar Çile son rol aldığın film. Filmde bir saflık hali var, bugüne ait değilmiş gibi… Senin için nasıl bir deneyimdi?

Evet çok saf, duru bir film…Hikaye olsun karakterler olsun bu zamana ait değil gerçekten. Film Adana’nın köyünde çekildi ve Hatice’nin köyüydü bu. Tüm köylü film çekilmesi için seferber olmuştu. Gerçekten filmdeki karakterler kadar saf ve temiz insanlarla aynı sette olmak insanı rahatlatıyor ve oyunculuk anlamında da epey yardımcı oluyor…O insanların ritmini daha kolay yakalayabiliyorsunuz…İstanbul’dan gidip hemen o karakterlerin ritmini tutturmak oldukça zor çünkü: başka bir zaman hayatı onlarınki. Bizim ilişki biçimlerimiz geçerli değil orada…Yürüyüşümüz, tepkilerimiz hepsi çok farklı…Her filmde yaşadığım deneyim farklı bu filmde de epey farklı deneyimler yaşadım…

Yönetmen Hatice Yakar’ın da ilk filmi… Genelde ilk filmini çeken yönetmenlerle çalışıyorsun. Enerjilerini nasıl buluyorsun?
Gayet iyi enerjileri… Hepsi güzel bir iş yapma telaşında, hepsiyle çalışmak ayrı bir güzellikti benim için… Hepsiyle de hala görüşüyorum ve özeller benim için. İlk oyunculuk deneyimlerimi yaşadığım yönetmenler. Birlikte öğreniyoruz…

Öfkeli Çılgınlık Karamsar Çile’de anlatılmak istenen ne sence? Yönetmen neden böyle bir anlatımı seçmiş olabilir?
Bir filmin konusu her şey olabilir bence. Önemli olan o konuyu nasıl anlattığı… Hatice’nin filmi küçük bir hikaye. Konusu bir gün içerisinde yaşananlar. Doğanın ortasında yoksunluk içinde kalmış insanların umut arayışları. Zeynep kocasının dayağına bir çare ararken, Mehmet yokluğuna çare bulmaya çalışıyor. Hepsi kendine bir görev biçmiş hayatta, kısaca yaşıyorlar. Bu rutinlikte ise bir makine gelip bozuyor yaşamlarını, hayatlarına bir farklılık geliyor ama bu iyi mi kötü mü belli değil. İzleyiciye kalıyor gerisi. Yönetmenin neden böyle bir anlatım seçtiğinden öte bence seçtiği anlatımı başarabilmiş mi buna bakmak daha doğru olur diye düşünüyorum yoksa herkes her istediğini her biçimde anlatma özgürlüğüne sahip olmalı ki bu da sanatın özgürlüğü…Hatice çok iyi niyetli bir yönetmen…Ve iyi niyetini filmden görebiliyoruz ve ilk filmi. (Gülüşmeler)

Çocuklarla ve tiyatroyla ilgili çalışmaların da var değil mi? Onlardan bahseder misiniz biraz?
Tiyatro biraz geride kaldı yaşamımda bunun rahatsızlığını hep hissediyorum…Bir oyun çalışmamız var metnini kendimiz oluşturmaya çalışıyoruz. Savaş mağduru kadınlar üzerine bir oyun. Ama işin içine girdikçe çok zor bir işi omuzladığımızı düşünmeye başladık. Şimdilik çalışma halindeyiz diyebilirim, bakalım neler olur henüz bilmiyorum.(gülüşmeler) Bu ara en çok vaktimi alan iş çocuklarla olan çalışmalarım. Gösterilerimiz var ve çok yoğun. Onların heyecanları beni çok mutlu ediyor..

Bundan sonraki projeler?
Üretim olarak bahsettiğim tiyatro projem var aynı zamanda kamera önünde ve arkasında yer alacağım yine kadın temalı kısa metraj filmler üzerinde çalışıyoruz. Bunun dışında oyunculukla ilgili görüşme halinde olduğum bazı projeler var.

 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.