Banu Bozdemir

Bu seneye kadar Alanya’da bir belgesel film festivali olduğunu bilmiyordum, birçok sinema yazarı arkadaşımın da bilmediği gibi. Oysa orada bu sene Alanya Sinematek Derneği tarafından onuncusu düzenlenen bir belgesel film festivali yapıldı. İtiraf ediyorum önce bir türlü gelmeyen bahar isteğimi, güneş yüzü görmek istiyorum nidalarımı dindirmek için istedim Alanya’ya gitmeyi. Ama uçaktan iner inmez bizi karşılayan sağnak yağmur, aslında bizim yağmuru çektiğimiz kanısını kuvvetlendirdi. Kendi yağıyla kavrulan festivallerde samimiyet her zaman daha fazladır, çünkü davet edilen konuklara, basına gerçekten de gereken önemi vermek için pervane olurlar festivali düzenleyenler. Burada da böyle oldu. Sinematek Derneği Başkanı Zeynep Banu Özbek tarafından çok güzel bir biçimde ağırlandık. Kendisine teşekkür ediyorum.

Sonuçta Alanya bir tatil beldesi ve insanlar en ufak bir güneşte (halkın çoğunluğunu Ruslar ve Almanlar oluşturuyor bu arada) insanlar sahile ve dışarıya koşuyor. O yüzden Alanya Belediye Kültür Merkezi’nde yapılan gösterimlere olan ilgi çok fazla değildi. Ya da filmlere göre değişen yoğunluklar içeriyordu. Ama işin güzel yanı filmi gösterilen her yönetmenle (Türk) sonrası söyleşi yapılması, insanların o anda tepkilerinin alınmasıydı.

Sonuçta uzun metrajlı film festivali düzenlemek hem daha meşakkatli hem de daha kolay. Ama tematik bir festivali, bir tatil yöresinde yapmak daha zor. Ben bunu deneyimlediğimi söylemeliyim. Belgesel sinemanın açmazı az kişi tarafından izlenmesi ama toplum olarak çok kişi izleniyormuş gibi lanse edilmesi. Ama ne olursa olsun böyle bir festivale inatla devam etmek, insanları belgeselle buluşturmaya çalışmak çok güzel bir çaba. Alanya bana bunu gösterdi.

Festivalde deneyimli ve belgesel konusunda yeni olan yönetmenler vardı, hatta festivalin bitiminde Türk belgeselciliğinde önemli ve deneyimli bir isim olan Süha Arın anıldı ve onun bakış açısından ve üretiminden yola çıkılarak bir panel düzenlendi. Panelde Son Buluşma filmiyle Alanyalılarla buluşan Nesli Çölgeçen’den, Süha Arın’ın kardeşi Reha Arın ve taze belgeselci Cahit Çeçen’e kadar birçok sinemacı vardı.

Festivalin bir diğer özelliği de yarışma yapmadan filmleri gösterdi, sonuçta en iyi belgesel yarışması da yapabilirdi. Her festivalin sırtını büyük ölçüde yarışmalara yaslaması, büyük festivallerin en fazla ödülü ben veririm mantığı bir süre sonra sıkıcı bir oyuna dönüşüyor. Sadece gösterime dayalı olması herkes açısından büyük rahatlıktı. Festivalin en büyük sorunu basının ilgisizliği. Ulusal basından yeterli desteği alamayan festival yerel basında da isteği desteği göremiyor. Alakasız haberleri sayfalarına taşımayı marifet sayan gazetecilik mantığı, belgesel festivalini yok sayarak başka bir marifet örneği sergiliyor. Ben gittiğim, güzelce ağırlandığım ve festival ortamını en güzel şekilde yaşadığım için mutluyum. İstanbul ve diğer büyük şehirler etkinlikler diyarı. Her akşam, her dakika bir etkinlikte bulabilirsiniz kendinizi. Ama Alanya gibi küçük bir kasabada bir festival yapılsa koşa koşa giderdim orada yaşasaydım. Çünkü ücretsiz gösterilen, bir kültür hizmeti olarak sunulan bir etkinlikte kendimi gayet mutlu hissederdim… Sonuçta bu festival daha uzun yıllar devam edecek gibi gözüküyor, çünkü düzenleyicileri çok azimli… Bende bundan sonra bu azmin, bu güler yüz ve dostluğun takipçisi olacağım!

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.