Necip Memili kısa filmlerden sonraki ilk uzun metrajlı sinema filminde İmdat isimli bir karakteri canlandırıyor. Yani İmdat alın bunu başımdan gibi bir şey! Kukuriku: Kadınlar Krallığı isminden de anlaşıldığı gibi erkeklere mim tutturan bir film. İktidar kadından erkeğe geçerse ne olur diyor? Necip Memili yanıtlıyor, dünyayı ters düz ettiklerini söylüyor…

İlk sinema filmi deneyiminiz nasıl geçti acaba?

Öncelikle çok güzel, çok yüksek bir yerde ve çok eğlenceli geçti. Ben bir de eğlenmeyi çok seven bir adamım. Çocukluğumdan beri böyle. Film sürecim çok iyi geçti, yeni insanlarla tanıştım. Komedi olması daha da rahat olmanızı sağlıyor, gerçek yüzümü dışarı çıkardım.

Bunun öncesinde ne vardı?

Umut diye bir filmde oynadım. Kısa bir rolüm vardı. Bir taksiciyi oynadım. Bir de kısa filmlerim var. Bir tane uzun film geliyor, ama o festival filmi. Vizyona girmeyecek. Lüks Otel diye bir film. Onda da Ali ağabey (Düşenkalkar) ile çalıştık, umarım iyi olur. Kenan Korkmaz’ın dördüncü filmi. Vicdan konulu kısa film yarışmasında Hrant Dink ödülü aldık. Umarım derneğimizle daha fazla film çeker ve ödüller kazanırız.

Bu kadar ezici kadın karakter arasında size nasıl bir rol düştü filmde?

Ezik, yani en azından annesi tarafından ezilen İmdat adlı bir karakteri oynuyorum. Annesi Zambak Sultan.

İsmi niye İmdat olmuş olabilir?

Onu hiç sorgulamadım. Ama imdat demek bu adama onu tersinlemek olur. Birinin İmdat diye sesleneceği bir adam değil çünkü. Adam da değil, kadın. Kadın da değil, enteresan bir şey. Sihir olduktan sonra doğanlardan olduğu için daha kadınsı. Böyle biri yani.

Filmde kadın erkek halleri değişmiş durumda zaten…

Kadınların erkek gibi davrandığı, iktidarı ele aldığı, sopanın kadınlarda olduğu bir durum. Ama şöyle bir süreç var. Benim gibi genç arkadaşların oynadığı roller sopa ele geçirildikten sonra olduğu için daha kadınsı oynuyoruz. Biraz daha komedi, biraz daha karikatürize ediyoruz o yüzden.

Ezelden beri kadınların hakim olduğu bir hal yok yani filmde. Biz o değişimi görüyoruz.

Evet bereket tanrısının karısıyla birlikte olamamasından dolayı, bir isteği var. O da diyor ki asayı bana ver, öyle birlikte olalım diyor. Sana verirsem asayı, aşağıda kadınlar ele geçirecek hakimiyeti, bak sonra uğraşmam diyor. O da olsun, ver asayı diyor. O süreçten sonra kadınlar iktidarı ele geçiriyor. Kahvede kağıt oynayan kadın, fal bakan erkek görüyoruz sonrasında. Biz de o süreçte doğuyoruz, o yüzden daha kadınsıyız. İmdat’ın sevdiği kızla birlikte olmak için yaptığı kötülükleri ben elimden geldiğince oynamaya çalıştım.

Kötü bir karaktersiniz yani…

Kötü değil aslında o da herkes gibi haklı bir adam. Kendi olmaya çalışıyor. Sonrasında bunun yanlış olduğunun farkına varıyor ama iş işten geçmiş mi oluyor olmuyor mu onu filmde göreceğiz.

Erkekler filmde kadınlar kadar etkin değil gibi, söylem olarak elbette. Peki İmdat’ın bu etkinsiz erkekler arasındaki etkisi ne filmde? Öne çıkıyor mu?

İmdat’ın tetikleyici noktası bu. İmdat herkesi tetikleyen, ayaklandıran bir adam. Hatta böyle bir sahnemiz var şarkılı türkülü. Böyle böyle kötülükler yapan bir adam. Bir şeyi söyleyip kaçan bir adam. Sultan çocuğu olduğu için de bunu rahatlıkla yapıyor. Annesinin gözüne girmeye çalışıyor ama salak insanları annesine karşı kışkırttığının farkında olmuyor.

Bir masal dünyası var, komedi eksenli anlatılıyor. Durum komedisi var sanırım. Bu hikayenin dram yanı da olur muydu, o zaman çok mu trajik olurdu?

Filmde biraz hiciv, biraz durum komedisi var. Dramla da aşk hikayesiyle de anlatırsınız bunu ama iktidarı kadının eline aldığı durumu Türkiye’de anlatmak istiyorsanız komik anlatmak durumundasınız. Ataerkil bir toplum olduğumuz için bunu yapamayız. Bir erkeğin eve gelip, geç kaldığı için karısından özür dileyip hemen yemek yapmaya soyunması komiktir.

Erkeklerin etek giymesinin anlamı da ortaya çıkıyor böylece tüm anlamıyla…

Kadının etekle nasıl hareket ettiğini, etmesi gerektiğini öğrendik biz. Çok işimize yaradı. Bazen açıp fettanlık durumunu ortaya çıkartmak, kimi zaman rahat etmek için kullandık. Çok başarılı kostümlerdi, arkadaşlara teşekkür ediyorum. Renkli mavili, morlu kostümlerle çok farklı oldum, sürmeli özler falan kendimi çok merak ediyorum. (Gülüşmeler)

Filmdeki iktidar anlayışıyla gerçek hayattaki iktidar anlayışı arasında bir ilişki var mı? Her iktidarın bir muhalefeti vardır, burada da aynı durumlar oluyor mu?

Sonucu ona bağlanacak, her iktidarın bir sonu vardır yani. Ama bir diğerine geçtiği zamanki süreci de görüyorsunuz. Pek olumlu geçmiyor. İktidarlar değişir baki olan devletin ve halkın kendisidir. Filmde halkın seçtiği bir iktidar yok, bu neticede tanrıların seçtiği bir iktidar. Fantazyaya girdiği için net bir şey söyleyemem. Gerçek iktidara bakarsak da insanların seçtiği bir şey sonuçta.

Bu tarz projeleri genelde Ezel Akay çeker, ondan dinlemeye alıştık. Burada ilk filmini çeken bir yönetmen elinden çıkma bir film var. İlkler buluşması nasıl oldu?

Ben Serkan’la (Ok) bir aylık bir süre geçirdim. Sonuçta Rusya’da eğitim almış bir adam. Daha önce orada çalışmaları olmuş. Kötü bir şeyin olduğunu düşünmüyorum. Ben bugüne kadar yaptığım işlerde çok anlaşabildiğim yönetmenlerle çalıştım. Ben konuşmayı çok severim. Yaptığımız işi de konuşalım isterim, yönetmen bana anlatsın isterim. Çünkü sizin kafanızda bir şey vardır, kötü olabilir. Ben bunu tartışamam ama inanmadığım, anlamadığım yerleri sorarım yönetmene. Beni ikna ettikleri zaman çekeriz ama ikna olmadığım zaman tartışma taraftarıyım. Oynarım ama o onun istediği oyun olur, ben iki tarafında istediği şeyi oynamak isterim. Serkan abiyle çok muhabbet ettik. Ne istediğini çok güzel anlattı bize. Umarım onun istediği şekli de karşıya yansıtabilmişizdir.

Doğaçlamaya yatkın bir oyunculuk tarzınız var…

Çok seviyorum. Tuluat. Geleneksel Türk Tiyatrosu benim tarzım. Her ne kadar Avrupa’dan etkilenmiş olursa da olsun ben gelenekselci bir adamım. Meddah izlemiş, hayal perdesinin önünde arkasında durmuş, oynayanı izlemiş, oynatmış ve geleneksel Türk tiyatrosuna çok inanan bir adamım. İçinde tuluat olması beni çok rahatlatıyor. Benimle iş yapması biraz zordur. Kalıp insanlar vardır ya, ben ek öyle değilim ama yapmam gerekeni de yaparım. Ama Kukuriku gibi bir filmde de rahat olmak, mimikler yaratmak lazım bence.

Tiyatro var mı hayatınızda, dizilerin ezici yoğunluğu mu var sizin de üzerinizde?

Oyun vardı. Bu aralar oynayamayacağız. Neden. Biz dört kişi aynı oyunda oynuyorduk. Bunun sürecini unutarak girdik. Sonra dizi anlamında bir sürece girdik ve buluşamamaya başladık. Rahat olmanız gereken bir anda tiyatro yapmalısınız. O rahatlığı bekliyoruz biz de.

Bıyıklarımla kaptım rolü demişsiniz… O bıyıklar bu filmdeki rolü de getirdi mi?

Ben öyle bir laf etmedim aslında. Bıyıklar olmasaydı o rol olmazdı evet. Çünkü Orhan Kemal Ramazan’ı öyle yazmış. Ben öyle bir şey demedim. Ben bunun geyiğini yaparım kendi aramızda. Ama bu bir şekilde yayılmış demek ki. (Gülüşmeler) Bu rolün de Ramazan’ı oynama şeklimle alakası var. Serkan ağabeyler çok beğenmişler. Güzel oldu.

İnsanın çalıştığı mekanlar, setler, set ortamları çalışma azim ve isteğini ne derece etkiler? Ben Bolu Göynük’teki seti çok sevmiştim mesela…

Adapte olmak açısından evet. Yeldeğirmenleri, içindeki evler, göl yeşillik, sis indiğinde oluşan muhteşem manzara olunca filme adapte olma hali körükleniyor. Çekim yaptığımız yerler muazzam güzeldi. Mekan önemli, sizi yapacağınız işe hazırlaması anlamında. Bir süre sonra zaten o evler, o bahçe sizinmiş gibi davranıyorsunuz, alışıyorsunuz…

Kadroda çok iyi…

Kesinlikle. Bir kere Ayşen Gruda’yla çalışmak benim için çok önemli. Hiç sahnem yok ama onunla aynı filmde ismim yazılacak. Diğerleri de çok iyi isimler, hepsiyle çalışmak çok iyiydi. Kahkahası, tebessümü bol olan bir film olsun. Kadınların iktidarda ne kadar komik olduğunu görmek istiyorlarsa gelsinler diyorum seyirciye… Sadece bir fantezi bu. Kadınlar da çok mutlu olacaklar bu iktidar değişimini izlemekten. Gülünecek bir film bu.

 

 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.