Banu Bozdemir

Bu ay vizyona giren A Brand New Life / Yepyeni Bir Hayat, yetimhanelerin kapısını aralamamızı sağladı… Filmler evlatlık sendromundan, yetimhanede geçen, yalnızlık duygusundan, korkuya ve geçmişle hesaplaşmaya hatta yalnız olmanın getirdiği halüsinasyon ve fantastik ortam kurmaya kadar her konuya el atıyor… Yepyeni Bir Hayat, babasının kendisini bıraktığı yetimhanede hayata tutunmaya çalışan Jin-Hee’yi anlatıyor… Dingin bir anlatımı seçen yönetmen filmin duygusuyla ‘evlatlık sendromuna’ en yalın ve acıklı haliyle bakmaya çalışıyor.

Orphan / Evdeki Yabancı, evlatlık haline farklı bakan filmlerden. Evlatlık alınan Esther’ın ortama kattığı gerilim ve sürpriz görülmeye değer gerçekten de… Hayatlarındaki acıyı hafifletsin diye aldıkları çocuğun gizemi evlatlık olayını bir hayli aşıyor.

Yakın tarihli The Orphanage / Yetimhane çocuklukla ve çocukluk anılarıyla hesaplaşma filmi aslında. Laura mutlu geçen yetimhane günlerinin hatrına kapalı olan yetimhaneyi çocuklar için yaşam alanı yapmaya karar verir. Ama oğlu Simon’un garip halleri onu yetimhanede geçirdiği yılların gerçek duygusuna iter… İspanyol sinemasının farklı bakışında şekillenen film kasvetli atmosferiyle ve gerilimli fantastik üslubuyla dikkat çekiyor. Goya dahil birçok ödülleri silip süpürdüğünü de ekleyelim.

Yine İspanya’dan bir film Fragiles / Kırılgan korku ve gerilim sinemasında usta bir isim olan Jaume Balaguero’dan geliyor. Yetim çocukların kaldığı hastanede görünmeyen bir şeyin yaydığı acı, çocukların tedirginliği ve olayları çözmek üzere öne atılan bir hemşire… Her şey içiçe geçer, içsel hesaplaşmalar, eski çamaşırlar korku dolu hastanenin boş ve gerilimli atmosferinde dolanmaya başlar…

Kore yapımı A Tale of Two Sisters / Karanlık Sırlar filmi (hemen ardından Hollywood vesiyonu da geldi) biraz üvey anne gerilimi sunuyor. Anneleri kaybeden iki küçük kızın yaşadıkları, psikolojik travmaları, doğaüstü olayların evin içine sızması filmi görsel olarak da yukarıya taşıyor, hatta perili ev sendromu bile yaşatıyor.

Kuşkusuz sinema dünyasının en ilginç yetimi The Omen’in küçük yetimi Damien’dir. Bu şirin ufaklığın, eli kanlı bir şeytan olduğu anlaşılana kadar epey kurban verilir.

The Devil’s Backbone / Şeytanın Belkemiği Meksika / İspanya ortak yapımı bir film ve yine gizemli güçlerin gözetiminde ilerliyor. Guilermo Del Toro imzası taşıyan film, İsapanya iç savaşı sonrası geçiyor ve babası tarafından yetimhaneye bırakılan Carlos’a odaklanıyor. Gizem, gerilim ve atmosfer uyumu gayet dozunda, Pan’ın Labirenti’ne zemin hazırlamış sanki…

Bir roman uyarlaması olan Talihsiz Serüvenler Dizisi de yetim kalan üç kardeşin başından geçenlere odaklı. Amca Kont Olaf bu birbirinden sevimli üç kardeşe yapmadığını bırakmıyor, bir roman uyarlaması olduğu için fantastik öğeler de bir hayli fazla… Harry Potter’ın da yetim olması ve bazı güçlerinin olması bu kardeşlerle benzeşen özellikler… Yetimler, fantastikler ve zor durumlardan yırtmak için birtakım güçleri var. Yetim olmanın sahipsizliği ama onuru üzerine!

Roman Polanski imzası taşıyan Oliver Twist daha klasik kalıplarda giden, gerçekçi bir hikayesi bulunan, hatta Polanski’nin kendi çocukluğuyla harman yaptığını söylediği bir roman uyarlaması. Twist yetimhaneden kaçar bir yetim olarak hırsızlık çetesi ve iyi insanların arasında kalır…

Hannibal Lecter’ın çocukluğunu ve azılı bir psikopat olmaya giden yolu anlatan 2007 yapımı Hannibal Rising / Hannibal Doğuyor da yetimhanede kalan ve oradan kaçan Hannibal’la tanışıyoruz. Kaotik iç dünyası, intikam hırsı ve aldığı tıp eğitimi onu farklı bir katil yapmaya yeter de artar bile…

Ninja Assassin / Ninja’nın İntikamı’nda yetim Raizo’nun intikamı anlatılır. Yetim olması, sokaktan alınması, farklı insanların eline düşmesi ve kaderinin değişmesi olarak sunulur…

Gelelim bu konudaki Türk filmi örneklerine… Maskeli Beşler 1978’de geçen, yetimhaneden yaşayan ve yaramaz oldukları için hiçbir aile tarafınfa evlet edinmeyen Tezcan; Bahattin, Murat, Zeki ve Kamil’in hayatına odaklı… Bu beş kafadarın sonrasında başları dertten kurtulmaz ve seri de yaparlar hatta… Maskeli Beşler Kıbrıs, Irak geldi, yetimlerin hali komik ve belalı bir biçimde perdeye yansıdı.

Büyük Adam Küçük Aşk, küçük Hejar ile emekli yargıç Rıfat Bey’in buluşmasını anlatıyor. Buradaki yetimlik dilleri ve sosyal statüleri ayrı iki insanın buluşmasına ve anlaşmasına imkan tanıyor…

 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.