Seray Şahiner

Bazı sorular hayata yön veriyor; bakınız: “Aaa, ne güzelmiş, nerden aldın bunu?” Bu sorunun cevabı tüketim toplumuna, marka ve imajlar çağına açılıyor ve sektör bizi yüzünde samimi imajı vermeye çalıştığı bir gülümsemeyle karşılayarak, aramıza hoş geldiniz diyor…

Örnek Aile, (The Joneses) tam da bu konuya parmak basması açısından önemli bir film. Tüketim toplumunu, markaların empoze ettiği imajları, daha iyisini alarak kademe atlamaya çalışan insanların hayatlarını ve duygu durumlarını mizahi bir dille irdeliyor. Senaryo; markalaşma eleştirisi üzerine kurulmuş. Filmi keyifle izlerken ortaya koyduğu sorular karşısında irkiliyorsunuz. Tabii ki soru “aa, ne güzelmiş, nerden aldın bunu? “değil. Sorular bu sorunun cevabının ardından gelişen sürece dair. Finalinin ille de romantizme bağlanması ve aşk kazanır mantığıyla bitmesi biraz zorlama olmuş. Akıtmakta olduğum cümle bana da biraz garip geliyor aslında ama, Örnek Aile bitmese, en azından bu finalle bitmese; gayet güzel bir film.

Konuya gelince; varlıklı kesimin yaşadığı banliyöye yeni bir aile taşınır; Jones’lar. Ailemiz her bakımdan ilgi çekicidir, Steve ve Kate Jones (Demi Moore ve David Duchovny) hem fiziken göz alıcı insanlardır hem de “kendilerine ait bir tazları” vardır. Üstüne üstlük boyları kadar iki çocukları olmasına rağmen aralarındaki tutkunun hala sönmemiş olması da komşularının kendilerine imrenen nazarlarla bakmasına yol açar. Bitti mi, bitmedi: Çocuklarıyla arası iyi, örnek bir ailedir onlar. Muhteşem bir evde yaşayan, son moda eşyaları olan Jones ailesinin bir giyindiğini bir daha giyinmeyen üyeleri kısa sürede tüm komşularının idolü haline gelir. Zaten amaç da budur, zira Jones ailesi gerçek bir aile değil, Life Image isimli bir pazarlama şirketin çalışanlarıdır. Görevleri ise aile kılığında, zengin mahallelere taşınarak müşterilerin ürünlerine “canlı reklam” yapmaktır… E çuval giyse yakışacak Kate’e (Demi Moor) bir de son moda kıyafetler giydirilince komşuları neredeyse, “üzerindeki çok yakışmış, nerden aldın?” diye pankart açacak hale gelir.

 

Böylece Jonesların yeni reklam kampanyası başlar. Başta yan komşuları Larry ve Summer olmak üzere tüm mahalle Jones’larla ‘lüks yarışı’na girer… Joneslar kısa sürede yaşadıkları bölgeyi kendi suretlerinde yaratır. Kate, semt kadınlarının rol modeli olmuştur adeta; ne giyinse komşuları koşa koşa aynısını almakta, kullandığı dondurulmuş gıdalar bir anda yakın çevredeki tüm evlerin mutfaklarına girmekte; ev dekorasyonu, görenlerce taklit edilmektedir.

Steve golf takımları, plazma televizyonu arabasıyla mahalledeki erkekleri kıskandırmakta, kullandığı her şey bir anda moda olmaktadır. Yaşıtları sadece Kate ya da Steve gibi olmak için değil, “onlarınki gibi tutkulu” bir ilişkiye ulaşma hayaliyle de onları ikon olarak belirlemiştir.

 

Ailenin çocukları Mick ve Jenn de (Ben Hollingsworth ve Amber Heard) canlı reklamı okullarında ve kendi genç çevrelerinde sürdürmektedir. Delikanlıların, Mick’in kullandığı marka müzik çalar, telefon kullanmaya başlaması ve genç kızlar arasında Jenn’in kullandığı rujun, fuların, kıyafetlerin yaygınlaşması uzun sürmez. Mahalleye gökten marka yağmaktadır adeta. Life İmage şirketi banliyödeki satışları takip eder, Jonesların tanıtımını yaptığı ürünlere talep gitgide artmaktadır; firma memnundur. Yaşadıkları bölge, adeta Jonesların tema parkı haline gelmiştir. Komşular Joneslar gibi olabilmek, o müthiş hayata kavuşabilmek adına ellerinden geleni yapmaktadır. Ama lüks tüketim mallarının faturalarında: “lütfen dikkat; bu golf takımını aldınız diye başarılı bir golfçü olamazsınız; üst model bir cep telefonunuz olması, aradığınız kişiye ulaşabileceğinizin teminatı değildir; topuklu ayakkabı boyunuzu uzun gösterir ama kemiklerinizi uzatmaz, ayrıca bu elbiseyi giyinmek sizi Kate’e yani Demi Moor’e dönüştürmeyecek, zaten gerçek hayatta Demi Moor, bu kadar genç görünmesini şimdi satın almakta olduğunuz kozmetik ürünlerini kullanmasına değil, geçirdiği bir dizi estetik ameliyata borçludur” yazmaz. Faturalarda fiyat yazar. Ve Joneslar gibi olmak adına komşularının gözü kapalı kapıldığı tüketim çılgınlığı onlara gerçekten pahalıya patlar.

 

Ayrıca pazarlama şirketinin hesaba katmadığı bir şey olmuş, düzmece Jones ailesi için devreye insan faktörü girmiştir. Hayatları dışarıya sundukları mükemmel bir dekor olmaktan çıkar: ailenin gençleri türlü bunalımlara girer, Kate ve Steve ise rol gereği girdikleri bu aile müessesinde, dışardan bakanlara parmak ısırtan fakat ev içinde ayrı yatak odaları olan bir çifttir. Ancak bir süre sonra kendilerini rollerine kaptırırlar… (mesleki deformasyon) Neticede dışarıdan gerçek olamayacak kadar mükemmel görünen ailemiz; kendi içinde, gerçek olabilecek kadar sorunlu hale gelir.

 

Onlara benzemek adına lüks ve marka yarışına giren komşuları başta hesap etmedikleri bir sorunla karşılaşır bir süre sonra: faturalar. Evet bankalar kredi kartı ödemelerinde ilk ayın ödemesini ertelemektedir, zaten mağazalar da taksit yapmaktadır. Ama bir gün ödeme günü gelir. Jones’ların yan komşuları Larry ve Summer çifti, faturaların bedelini en ağır ödeyen aile olur. Eşiyle bir türlü istediği kadar yakın olamayan Larry, Steve’in de telkinleriye, karısının gönlünü almak için, ona türlü pahalı hediyeler alma, kendi imajını da yenileyerek Steve’in bir kopyası haline gelme yoluna gider. Fakat kredi kartlarına yapılan bu aşırı yüklemenin altından kalkamaz ve bir çıkmaza girer…

 

Jonesların taşındığı bölgede yaşayanların, onlarda görerek satın aldıkları sadece bir araba, elbise yahut mücevher değildir, onlar bir hayat tarzını satın almanın hayalindedir. Joneslar gibi olmalarına hep bir elbise yahut bir pırlanta küpe fiyatı kadar mesafeleri vardır. O yolu kat etmek isterler. Fakat ara hiç kapanmaz; çünkü kendileri Jonesların kullandığı marka araba aldığında, örnek ailemiz çoktan başka bir son model araba almıştır. Taklit eden ailelerin aldığı yeni eşyalar Joneslar bir üst modelini alana kadar kıymetli, sonrasında ise demodedir… İnsanlar alış veriş yaparken aldıklarının kullanışlı olup olmadığına bakmayı unutur hale gelmiştir, devreye ürünün simgesel kıymeti girmiştir. Jonesların komşularının para saydığı, uğruna borca girdiği aslında nesneler değil, onların simgesel kıymetleridir.

 

Film senaryosunda münferit satın alma vakaları dışında yeni bir şeyden bahsedilmiyor aslında. Tabii filmin konusunu anlatma çerçevesinde tüm bu olgulardan bahsederken, biz de yeni bir şey söylemiş olmuyoruz. İletişim bilimciler, sosyologlar, ekonomistler, hatta siyaset bilimciler bu duruma yıllardır işaret ediyor. Filmin başarısı durumun vehametini; tüketim çılgınlığı ve marka merakının doğurabileceği sonuçları, alışveriş yapmaktan makale okumaya fırsat bulamayan tüketiciye de gösteriyor olmasından kaynaklanıyor. Üstelik bu, filmin senaristi, yönetmeni ve yapımcısı olan Derrick Borte’in uzun süre reklam sektöründe çalışmış olmasından da mütevellit gayet içerden bir eleştiri.

 

Senaryo gayet zekice akıtılmış fakat finalinde estirilmeye çalışılan “aile, aşk ve dürüstlük daima kazanır” havası filme gölge düşürmüş. Buna rağmen çıkış noktasındaki cin fikir, eleştirel bakış açısı ve mizahi diyalogları filmi izlenmeye değer kılıyor. Şimdiden iyi seyirler…

 

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.