Ne kadar biriktirsen de nafile!

 Banu Bozdemir

11’e 10 Kala, Oyun belgeselini çeken Pelin Esmer’in ilk uzun metrajı… Film ilk defa geçtiğimiz İstanbul Film Festivali’nde seyirci karşısına çıktı. Öncelikle film çok uzundu. Festivalin yoğun film bombardımanından sonra koltukta külçe gibi yığıldığımı hatırlıyorum. Ama hikayesi bana güzel gelmişti, o yüzden filmin uzunluğuna çok takılmadım. Sonra her zamanki tartışmalar başladı, Köprüdekiler filminin de en iyi film kazanmasıyla… Kimileri belgesel dedi, kimileri konulu…
Adana’da en iyi senaryo ödülü (aynı zamanda en iyi film) aldığında bu ödülü hak ettiğini düşündüm. Sonuçta iyi bir konuydu anlatılan… Öncelikle filmle ilgili bazı ayrıntıları vermek gerekiyor. Film Pelin Esmer’in arşivci amcasının hayatını anlatıyor. Başroldeki Mithat Esmer de o amca… Ve Pelin Esmer bu konuyu daha önce belgesel olarak çekti… Gerçekten de konu orijinal. Ben de bu kadar ince eleyip sık dokuyan bir amcam olsa malzeme olarak kullanırdım… Filmin evde çekilmesinin mümkün olmadığı, başka bir yerde, bir depoda çekildiği de başka ayrıntılar…. Eskiyle yeninin, kıymet vermeyle her şeyi çarçur etmenin çatışmasını anlatıyor. Bunu uzun, belgesel diliyle yaptığı için seyircide rehavet duygusu yaratıyor… Film ayrıca Antalya Film Festivali’nin uluslararası yarışma bölümünde Türkiye’yi temsil ediyor…

Amca eline ne geçerse biriktirenlerden…. O yüzden ev çöp ev duygusu yaratıyor. Apartman sakinleri bu durumdan rahatsız. Çünkü malzeme kapının dışına taşmış durumda… Ve evdeki ağırlık, deprem gerçeğini de bir şekilde konunun içine dahil ediveriyor… Amcanın bir yiğeni, bir de kapıcı var muhatap olduğu… Artık biriktirdikleri onu da aşmış durumda. Ama hayata tutunma çabaları onun için o birikim… Diğer bir yandan Nejat İşler’in canlandırdığı kapıcı Ali de hayata tutunma çabaları içinde. Ama daha basit bir yerden ve daha kurgusal… Yani herkes hayata tutunma değerlerinin savaşımı içinde. Ama bu arada bina çatlıyor insanlar arası bu vurdumduymazlık ilişkisi içinde…
İlk film olduğu için bildik bir yerden başlıyor, biraz ağdalı ve uzun bir anlatım dili kullanıyor. Sanki biriktiren, yaş almış bir izleyici kitlesini hedefliyor… Ama öyküsü güzel.. Keşke biraz daha dinamik bir anlatım yolunu seçseydi yönetmen diye düşünmeden edemiyor yine de insan…

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Sinema yazarlığına Klaket sinema dergisinde başladı. Dört yıl Milliyet Sanat dergisi ve Milliyet gazetesinde sinema yazarı, kültür sanat muhabiri ve şef yardımcısı olarak çalıştı. İki yıl Skytürk Televizyonunda sinema, sanat ve ‘Sevgilim İstanbul’ programlarında yapımcı, yönetmen ve sunucu olarak görev aldı. Antrakt Sinema Gazetesi’nde iki sene editör olarak çalıştı. Tarihi Rejans Rus Lokantasına hazırlanan ‘Rejans Tarihi’ ve ‘Rejans Yemekleri’ kitabının editörlüğünü yaptı. Rejans Rus lokantası başta olmak üzere birçok şirketin basın danışmanlığı görevini üstlendi. Film + sinema dergisine Türk sineması röportajları yaptı. Küçük Sinemacılar, Benim Trafik Kitabım, 'Çevremi Seviyorum' adı altında on iki tane ‘çevreci’, dört tane fantastik çevre temalı yirminin üzerinde çocuk kitabı bulunuyor. Sosyal medyada yolunu kaybeden bir genç kızın maceralarını anlattığı ‘Leylalı Haller’ yazarın ilk romanı. Kaşif Karınca ise beyaz yakalılara çocuk kafasıyla yazdığı ufak bir yaşam manifestosu özelliği taşıyor. TRT’ye çektiği ‘Bakış’ adlı bir kısa filmi bulunuyor. Halen aylık sinema dergisi cinedergi.com'un editörü, beyazperde.com ve öteki sinema yazarı. Kişisel yazılarını paylaştığı banubozdemir.com sitesi de bulunan yazar filmlerde ve festivallerde jüri üyesi olarak görev alıyor, filmlere basın danışmanlığı yapıyor, sinema ve kısa film atölyelerinde ders veriyor. Çocuklarla sinema ve çevre atölyeleri düzenliyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.