Meksika ve dünya sineması’nın genç yeteneklerinden Gael Garcia Bernal 30. yaş gününü Busa İpek yolu Film Festivali’nde yaptığı basın toplantısı sırasında pasta keserek kutladı.

Basın toplantısının sonuna doğru maytaplarla süslenmiş pastanın gelmesiyle büyük şaşkınlığa uğrayan Gael Garcia Bernal kendisi için söylenen doğum günü şarkısının Türkçe söylenmesini istedi. Pastayı kesen Barnel sorulan soruları büyük bir içtenlikle cevapladı. Obama’nın seçimleri kazanmasıyla ilgili sorular bir soru üzerine Barnel “Artık bizler gerçeklerden bıkmış ve vaatler istiyorduk. O da çok şeyler vaat eden bir isim. Bizi çok heyecanlandıran ve ümit veren bir lider. Bildiğimiz siyasi figüründen çok farklı bir insan.” dedi.

Güney Amerika’da Chavez gibi liderlerin ABD’ye karşı muhalefetini nasıl değerlendirdiği sorulunca ise “Bu tepki Amerikan hegemonyasına yeni bir muhalefet değil. Çok uzun zamandır var bu tepki Latin Amerika’da. Bir çok şekilde gösterdi kendini. Amerika Latin Amerika’yı kendi arka bahçesi gibi görürdü. Ama demin dediğim gibi işler değişti. Çok değişti. Artık direnmek değil dönüşmek ve inşa etmek var.” diye cevapladı.

Hollywood sinemasının Latin oyunculara karşı bir önyargısı var mı denilince ise “Hollywood’un Meksikalı ve Latin oyunculara karşı önyargılı olduğu düşüncesine karşı verilebilecek en kolay cevap evet demek herhalde. ‘Evet’ önyargı var demek. Ama bu cevapla Hollywood sistemine ABD’nin bütün sorumluluğunu yüklemiş oluyoruz. Bu tür önyargıları ancak film yaparak değiştirebiliriz. Eğer gerçekten önyargıya karşı çıkmak gibi bir arzun varsa bu anlamda bir film çevirebilirsin. Aynı kartla cevap verirsin. Yargıları yok eden budur.Fakat 10 yıl öncesiyle çok farklı şimdi durumlar. Çok daha büyük anlayış var Hollywood’taki bakış açısında Latin Amerika sineması için.

Türk sineması için düşünceleri sorulunca Gael Garcia Bernal, “Nuri Bilge Ceylan ve Fatih Akın’ı biliyorum. Filmlerini gördüm. Ama Türk filmi kültürüm bu kadar, bunu kabul etmek zorundayım. Bu benim için korkuç. Artık ev ödevimi daha iyi yapacağım ve Türk sineması ile ilgileneceğim. Yurt dışında insanlar Türk filmleriyle daha çok ilgilenmeye başladı. Yaptığınız filmlerle son dönemde gurur duymanız lazım. Her ne kadar kendinizi çok eleştirseniz bile ki bu davranış sinemanın geleceği için doğrudur. Dışarıdan ilerliyen bir Türk sineması görünüyor. Dünyanın bir çok ülkesinden, Meksika’dan bile büyük bir ilgi var Türk filmlerine. Nuri Bilge Ceylan’ın veya Fatih Akın’ın ticari filmlerine olan ilgi söz konusu. Sinemanın güzelliği bu. Bazen tek film bile bir akım yaratabilir. bunun üzerinde büyük bir gayretle çalışmak lazım ve çok alçak gönüllü olup daha fazlasını öğrenmek lazım. Sekiz yıl önce Meksika’da da aynı şey oldu. Yavaş yavaş insanların sözünü edeceği isimler çıkacaktır. Çünkü Türk sinemasında da değişik filmler yapan isimler var ve bir ping pong topu gibi bu değişiklikler arasında gidip geleceksiniz. Ve bir bakmışsınız yeni bir kuşak doğmuş. Bir ülke sineması için bu yeni sesleri duymak çok önemlidir. Çünkü sanayi açısından böyle bir ilgi çok çabuk sona erebilir. Dünya bu anlamda yarışta. Peru’dan çok iyi bir film çıkarsa ilgi ona kayar ve Türkiye sesini duyuramaz olur. Onun için bu dönemler çok önemli. Türk sineması’na olan bu evrensel ilgiyi beslemek, üzerine titremek lazım.

You Tube ve bazı blogların Türkiye’de yasaklanmış olduğu söylenince Barnel buna tepki gösterdi ve şu yorumlarda bulundu, “İnterneti veya bir adresi yasaklamak doğaya aykırı. You Tube yasaklamak anlamsız bir durum. Çünkü dünya 10 yıl öncesinden çok farklı. Halk ve hükümet arasındaki iletişim günümüzde çok farklı. Çünkü insanlar artık bilgilere gazeteler kadar bloglardan da ulaşıyor. Ve kaynağın kendisine ulaşıyor. Artık aradan aracılar kalkıyor. Dünyanın dört biryerini buluşturuyor. ABD’deki seçimlerde de internetin ne kadar etkili olduğunu gördük. Bloglarda, Facebook da seçmenler hep bilgilendirildi. Bu anlamda internet artık herşeyi etkiliyor. İnsanları bu araçlardan uzak tutmak doğaya aykırı, çünkü demokrasinin gereği artık bu yeni haberleşme sistemleri. İnternet demokrasinin bir sonucu değil aracıdır.

“İlk başladığımda Meksika, Arjantin ve İspanya’da çalıştım. Ve Amerika sinema sanayi ile çalışma teklifi bir opsiyon olarak gldi. Farklı bir ülkede çalışmak olarak benim için değeri vardı. Sadece bir alternatifti, başka bir ülkede çalışma fırsatı verdi. Aslında Amerikan filmlerine karşı bir önyargım yok. Herhangi bir ülkenin herhangi bir filminde eğer anlatacak iyi bir şeyi varsa çalışırım.

Bir çok isimle çalışmak istiyorum. Martin Scorsese gibi bir çok film çekmiş isimlerle çalışmak istiyorum. Bunun yanında yeni isimler de dikkatimi çekiyor. Dünyanın neresinde olursa olsun, kadın erkek yeni isimlerle çalışmak ilgimi çekiyor. Proje önemli. Alfonso ile yeniden çalışmak istiyorum.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.